Ailesi 1933’de Nazilerin elinden Fransa’ya sığındığında sekiz yaşındaydı. Almanlar onu bırakmadı. 84 yaşındaki Siyaset bilimci, Almanya ve Fransa arasında sağlanan barışın da öncüsü sayılıyor.
İsrail’in süper güç iddiasını kabul edemiyor, etmek istemiyor Alfred Grosser. Ağır tenkidlere rağmen bütün rezillikleri ifşa etmekten asla geri durmuyor. Aşağıda Grosser’in Stern dergisine verdiği bir röportajın çevirisini sunuyoruz.
Bay Grosser, siz İsrail’in politikalarını en sert şekilde tenkid eden eleştirmensiniz. Sizi buna iten ne?
Çok basit: herşeyden önce bir yahudi olmam tabi. Fransa Cezayirlilere işkence ettiğinde, köyleri yakıp yıktığında da aynı hararetle buna karşı savaştım, çünkü bir Fransızım. Temel hakları gasbedenleri ve insanları aşağılayanları ifşa ederek rezil etmek bizim ahlak anlayışımızın ana ilkesidir. Filistinliler ıstırap çektiği sürece; bütün yerleşim yerleri ve sokaklar İsraillilere ait olduğu için, bir Filistin ülkesinin kurulması imkansız bırakıldığı sürece, sürekli bir toprak bütünlüğü sağlanmadığı sürece İsrail barış içinde yaşayamayacak. Şiddet kullanarak uzun vadede idare sağlanamaz. Biliyor musunuz, Frankfurt’ta küçük bir çocukken yahudi olduğum için horlanırdım. Bu duyguyu çok iyi tanıyorum. İşte bu yüzden de yahudilerin başka insanları horlamasını kabullenemiyorum.
İsrail’i eleştirenlerin musevi kökenli olduklarını onaylatmaları gerekiyor diye yazmışsınız. Ne demek istediniz?
Hep aynı şey, bir Alman mümkün olan her konuda eleştiri yapabilir, İsrail hariç. İnsan haklarına yapılan saldırıları istediği gibi lanetleyebilir, problem değil! Lakin, İsrail’e bakarak yapılamaz bu lanet. Ben burada hayretlere düsüyorum. Tam tersini savunuyorum. Aynı şeyleri tekrarlatmama sorumluluğu dışında, tarihinde yaşananlarla hiçbir alakası olmayan genç bir Alman’ın temel haklara yapılan saldırılar nerede olursa olsun karşı durması gerektiğini düşünüyorum.
Ama bunu yapabilir…
Ben bundan pek emin değilim. Bu noktada kendimi toplama kampı gürzüyle karşılanan Martin Walsers eleştirilerinin arkasında buluyorum. Evet, İsrail aleyhinde konuşmaya kalkışan her Alman’a karşı savrulan bu gürzü çok iyi biliyorum. Yapmaya devam ettiklerinde gürz şöyle cevap veriyor: seni toplama kampına gönderirim. Buna tahammül edemiyorum. Ben hep Antisemitizme karşı mücadele ettim. Ve bu mücadeleye devam edeceğim. Ancak İsraille ilgili eleştirileri Antisemitizmle bir tutmak yanlıştır ve yanılgıya sevk eder.
Nerede sınır çiziyorsunuz?
Arap medyasında kavgacı bir zihniyetle yayınlanan karikatürler Antisemitiktir. İyi bir kitapta Filistin halkının kaderini tasvir ettiği için Rupert Neudeck’in Antisemitizmle suçlanması bir skandaldır. Bu ikisi arasında bir sürü nüans farkı vardır.
Bugün İsrail Hamas, Hizbullah ve İran tarafından tehdit edilmiyor mu?
Tehditler gittikçe büyüyor. Bu çok doğru. Ancak bunun İsrail hükümetinin, sadece güç sayesinde güvende olamayacağı gerçeğini görmemesiyle bir ilgisi yok. Diğer insanları da kendisiyle aynı değerde görmeli ve öyle muamele yapmalıdır. İsrail, Filistinliler arasında genç bir suikastçinin kahraman olarak anlaşılmasını sağlayacak şeyler yapmamalıdır. Ayrıca, nasıl olur da Filistinli’lerden seçime gitmelerini istersiniz ve sonucu kabul etmezsiniz? Bu sizin inandırıcılığınızı sarsar.
Eleştirilerinizle radikal sağcıların eline koz vermiş olmaktan korkmuyor musunuz?
1975 de barış ödülü aldığım zaman yaptığım konuşmada meslek yasaklarını sert bir dille eleştirdiğim için bazı eleştimenler „Komünistler de böyle konuşuyor“ dediler. Yanlış insanlar tarafından istismar edilmek korkusuyla konuşmaktan mı vazgeçeceğiz? Eğer haksızlık varsa, dile getirilmelidir. Ve tabi, İsrail’in yürüttüğü politikanın Antisemitizmi desteklediği ilan edilmelidir. Bunu, bu politikanın İsrailli muhalifleri de söylüyor.
İsrail aleyhine konuştuğunuz için musevi eleştirmenlerin tepkileriyle karşılaştığınız oldu. Neler yaşadınız?
Söylemek çok zor. Bir takım bağlantılar, telefon aramaları ve şikayet mektupları. Ama, Almanya için „Lobi“ ifadesini kullanmayacağım.
Ne kullanacaksınız?
Az veya çok, kendimi sansürlemem için, susmam için, gerçekleri gizlemem için yapılan hafif bir baskı. Örneğin, Konrad Löws’ün harika kitabı, „Halk bir avuntudur“’a getirilen tenkidler nerede? Löw örneğinde olduğu gibi, kaç yahudinin yahudi olmayan cesur Almanlar tarafından Nazilerden kaçırılıp saklandığı ve kurtarıldığı konusunda çok az bilgi verilir. Genel kabullerden ayrılan böyle konularda gazetecilerin hep durup düşünmesi gerekiyor: bunu bu şekilde yayınlayabilirmiyim?
Kaynak: Stern, 13 Mayıs 2008
çev. : Emine Karahocagil Arslaner
www.timeturk.com sitesinde yayınlanmıştır
İlk Yorumu Siz Yapın