Adilmedya editörlerinden Kadir Bal’ın sokak çocuklarıyla çektiği görüntüleri izliyoruz.
Ekranda konuşan çocuğun gözbebekleri, gözleri kilitleyen iki siyah mıknatıs gibi… Kalbimize çöreklenen yosunlu bir kaya parçasını yuvarlamak ister gibi kuruyor cümlelerini; zorlanarak, ara sıra tıkanarak… Böcekler kaçışıyor kılcal damarlarımıza, iliklerimize, aklımıza doğru. Solucanlarımızı saklayacak yer bulamıyoruz, utanıyoruz.
Gerçekten utanıyor muyuz?
Elindeki torbadan bir nefes çekiyor. Okulu kırmış, sevgilisiyle yanyana bir kenar mahalle kafesinde nargileyle demlenen uçarı delikanlının keyfi yok bu çekişte. Alçakların, hainlerin, sahtekarların, hep banacıların, hırsızların, yolsuzların, zorbaların, riyakarların kirlettiği havayı solumaktan hicap duyan, onun yerine tinerli oksijeni tercih eden isyankar bir çalım var o torbayı tutuşta. Atıldığı köprünün basamaklarını çıkmaya güç yetiremeyip altını yuva yapan bir yavru kedinin sarhoşluğuyla;
Biz sadece sevgi istiyoruz abi!
diyor…
Kulağımdan tutup sürükleye sürükleye kara tahtanın önüne götürüyor beni bu cümle. Bütün bildiklerimi teker teker tekrarlatıyor. ABC yi yeniden söktürüyor, felsefeyle sınıyor; biyolojiyle, psikolojiyle, sosyolojiyle ensemi tokatlıyor ama yok… Sadre şifa tek ilmi kırıntı, bilimsel tesbit, ontolojik ayrıntı bulamıyor.
Otur, sıfır!
diye bir ses çarpıyor vicdanımdan aklımın duvarına.
Hayır biz bu sınıfı geçemeyeceğiz!
Sonsuza kadar, “sokak çocukları” diye mimlediğimiz, tinerci çocukların mağdurları(!) için çarpacak yalnızca; çıkarcı, solucanlı, ritmi bozuk kalplerimiz.
Bir kapkaç vakasında makyaj torbasıyla, avon kataloğunu kaybeden frapan hanım için üzüleceğiz hep.
Gittikçe genişleyen kalçalarımıza artık dar gelen koltuklarımızdan izlerken o kirli ama masum yüzlerin intikam haberlerini, elimizdeki kolayı lıkırdatıp “Vay haytalar! Vay hırsızlar!” diye geğireceğiz.
Yırtık postallarıyla arka mahallelerden, merdiven altlarından, inşaatlardan, hijyenik semtlerimize taşıdıkları çamuru yine onların uzattığı kağıt mendillere silip çöplüğe gömeceğiz.
Çöplüklerden siyah çocuk toplayanlara çemkirip, azalan nüfus yaygaralarıyla sandıklardan oy toplayanlara faal gecelerimizde beyaz döller vereceğiz.
Fildişi kulelerimizden ahkamlar kesip; kadınını örselendikçe kokusu güzelleşen güller gibi seven, çocuğunu kavak sanıp daha fidanken boynunu eğen, dizini dövmeye kıyamadığı için kızını dipçikleyen bir milletten sokak çocukları için sağduyu beklemeye devam edeceğiz.
Ve hiçbir zaman “en az üç çocuk!” diyenlere, “al sana üç yüz çocuk!” diyen sokak çocuklarının abisi Kadir kardeşimizin gösterdiği cesareti gösteremeyeceğiz.
Çünkü biz, rengi ağarmış gömleğinin kolunu sıyırıp jiletle doğradığı kollarını kameraya gösteren kara çocuğun kanlı isyanının şifresini hiç çözemeyeceğiz. Onu da diğerleri gibi beynimizin arka odalarına kilitleyip lateks döseklerimizde pembe nevresimlerimize dolanacağız. Aynı saatlerde kaldırımların koynunda bir çocuk, bu dingil dünyanın çarklarında doğranan yaralı kollarını dolayacak sıcak bir boyun arayacak.
Biz sadece sevgi istiyoruz abi!
feryadını ise sadece Kadir kardeş gibi müstesna kulaklar duyacak…
İlgili haber ve video:
http://www.adilmedya.com/haber.php?id=19719
İlk Yorumu Siz Yapın