"Enter"a basıp içeriğe geçin

Değişime Direnen, Devrime Yenik Düşer

Tahrir meydanı dün gece sabaha kadar kuyudaki Yusuf’un çığlıklarıyla inledi. Bir eliyle Firavun’u kovalayan Mısır halkı, diğer eliyle sızlayan kalbini tutup kuyudaki Yusuf’unu bekledi.

Dün gece alışılmamış bir ışık çöktü Mısır semalarına.

Milyonlarca beden elele, dil dile verip; dağa taşa, Nil’in kan ve gözyaşlarına bulanan sularına, kayalar içine oyulmuş mezarlara, piramitlerin kuytularına, o kuytulardan meydana kurulan dev ekranlara yansıyan Firavun mumyasına ve akıllara ve kalplere bağırdılar;

Bağımsızlığımızı istiyoruz!

Dün gece yorgun sırtlarını tanklara yaslayıp özgürlük türküleri mırıldanan Mısırlı isyancılar tarihi Tahrir’de yeniden tahrir ettiler.

Dün gece dünyalı insanların büyük bir yekunu uykunun sıcak kollarında avuntuya varırken, görkemli Mısır kenti asırlık uykusundan bir daha uyumamak üzere nasıl uyandığını gösterdi.

Kundaktaki bebeler, lohusa anneler, diri ve dinç babalar, sakalları imanın nuruyla parlayan yaşlı amcalar, Yusuf sabrıyla Mısır zindanlarında gün sayan mahkumlar, El Ezher’in muallimleri, Kahire camiilerinin bülbül sesli müezzinleri, tapınak kahinleri, kilise rahipleri, Nil kıyısındaki tacirler, genç ve anarşist beyinler, hepsi ve daha fazlası, geceyi sabaha kavuşturacak şafağın Firavun’un devrildiğini muştulaması için dua ettiler.

Onlar ellerindeki dilenci keşküllerini utançlarını ifade için uzatıyorlardı ama kolonial takıntılarından kurtulamayan kapitalist zorbalar ve Firavun’un dostları, iki kuruş atarak önlerine evlerine gönderebileceklerini sanıyorlardı.

‘Aç ve çıplak oldukları için isyan ediyorlar’ diyorlardı.

‘İşsiz kaldıkları için isyan ediyorlar’ diyorlardı.

Ekonomik analizler yapıyorlar ve bu insanları nasıl refaha kavuşturup susturabileceklerini hesaplıyorlardı.

Memur maaşlarına zam yaptılar olmadı, Firavun’un makyajını yenilediler yine olmadı; bir ellerine ayı, diğer ellerine güneşi vermeyi vaadettiler ama isyancılar yine ikna olmadı.

Uyuyan devin zamansız ve ayarsız bir sanal tekmeyle uyandığına ve sırtındaki sülükleri temizlemek için çırpındığına basmıyordu satılmış kafaları.

Kafaları basmıyordu çünkü onlar için özgürlük muğlak bir teferruattı.

Çünkü onlar asla Mısır topraklarına salamamışlardı cılız köklerini. Emperyalistlerin vatanlarında boy atan ve bütün bir Afrika’yı saran zehirli sarmaşıklardı onlar. Kumandası kurnaz sermayedarların elinde, birer makineydiler ve özgürlüğü lafzen dahi zikredemeyecek kadar uşaklığa kurgulanmışdı zihinleri.

Şimdi, Tunus’da kıvılcımı çakılan ve hızla tüm Arap ülkelerini saran yangının alevden dalgalarından kaçan diktatörler, uşaklıkları  Wikileaks belgeleriyle tescillenmiş petrol şeylerinin kucaklarına sığınıyorlar. Belli ki, müslümanlığı fıtri bir imtiyaz gibi kendilerine mal eden, haremlerindeki cariyeleriyle cima halindeyken Gazzeli çocukların katlini Holywood yapımı bir aksiyon filmini izler gibi seyreden şeyhler, sıranın kendilerine hiç gelmeyeceğini sanıyorlar.

Zemzemi şişeleyip dağıtan; kitabı, imanı, kadını satan, satın alan, zulüm ile abad olan bütün bu zalimlerin İslam coğrafyasındaki diğer temsilcileri ve ülkemizdeki yerli klonları korkmalılar.

Bu dev ateş sizin için de yakıldı.

Sizler, yani kucaklarında yaşadıkları dünyanın hep aynı kalmasını isteyenler.

Havanın, suyun, dekorun muhafazasının doğanın tabiatına aykırı olduğunu kestiremeyen sağcı veya solcu muhafazakarlar.

Gittikçe sulanan, buharlaşan akıllarıyla, zindanlarında pencere açmaya çalışanları dipçikleyenler.

Yapıştığı kayadan sökülmek istemeyen bir midyenin korkusuyla, sırtına vuran dalgalara küfredenler.

Evrimle Kur’an’ı karşı karşıya getirerek Müslümanlar arasında sağlam bir bilim antipatisi yaratan, bir taraftan da onu ahlaki ilkelerinden sıyırıp, asılsız bilimsel fantezilerle kurgulamaya çalışanlar.

Kadını erkeğin kaburgasından üreterek; ruh ve ruhbanlığı, yani İsrailiyatı İslam ambalajıyla paketleyip avamın idrakine şırınga ederek refahlarını ve sahte itibarlarını ilelebet muhafaza edebileceklerini vehmedenler.

Korkun!

Çünkü beyinlerdeki ucube heykelleri deviren İbrahim için yakılan her ateş gül bahçesidir. Ama İbrahim’in balyozuna hırslanan Nemrutlar’ı gün gelir DEVRİM zorla değiştirir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir