Çok eski bir tecrübedir, bir savaşta ilk önce hakikat katledilir ve üstü örtülür. Savaşan taraflar bağımsız (!) yayın organlarını kullanarak kendi ürettikleri hikayeleri sürerler piyasaya. Asılsız propagandalar, envai tür entrikalarla renklendirilerek işgal edilen ülkelerde işlenen katliamlar için uygun bir kılıf haline getirilir. Amerika, Vietnam savaşında uyguladığı taktiklerin tümünü Irak’da da hayata geçirerek bütün dünyayı kandırmayı başardı.
Gerçekleri, yani sahnenin arkasında nelerin cereyan ettiğini öğrenip, kandırılan çoğunluğa gösterebilmeniz için canınızı tehlikeye atmanız, o barut ve kan kokan diyarlara gitmeniz; cani, canavar diye sunulan o insanlarla konuşmanız gerekir. Böyle asil bir misyonu kolay kolay kimse üstlenemez, bu cüreti gösteremez. Bu cesaret ancak parmakla gösterilebilecek büyük ruhlara, diğergam yüreklere matuftur.
Jürgen Todenhöfer, Iraklı direnişçilerin Avrupa’daki sesi
Eski Alman parlamenter, medya yönetmeni Jürgen Todenhöfer bu yüreğe sahip ender isimlerden biri. Todenhöfer’in son kitabı „Said, neden öldürüyorsun?“ Alman basınında geniş yankı uyandırdı. Kitap eleştirmenlerinden alınan yorumlara ve halkın ilgisine bakılırsa Todenhöfer, kitabında da dile getirdiği o yüce amacına ulaştı. Kitap daha vitrinlere düştüğü hafta birçok Alman’ın gözündeki perdeyi kaldırdı.
Batı İslam hakkında hiçbirşey bilmiyor
Resmi bir onay çerçevesinde Suriye üzerinden Irak’a giden yazar, sadece bağlantıları kuran bir adamın yardımlarıyla Ramadi’de kaldı. Bıyık bırakan ve geleneksel kıyafetler içinde çatışmaların yaşandığı en kızgın bölgelere giden Todenhöfer, Amerikan askerlerine ve Iraklı güvenlik güçlerine karşı direnen militanlarla uzun uzun sohbet etti. Biri El Kaide üyesi olan direnisçiler mücadelelerindeki ana nedenleri ve yaşadıklarını anlattılar. Konuştuğu insanların, bir Avrupalı gazetecinin kendilerini dinlemesinden duydukları mutluluğu dile getirdiklerini yazan Todenhöfer kitabında; Kamu oyunun her defasında savaş kışkırtıcılığı yapan Manuplatör Pinokyoların oyununa gelmesi çok üzücüdür diyor. Irakta’ki El- Mukaveme direnisçilerinin verdiği özgürlük mücadelesinin Batılı siyasetçiler ve Batı medyası tarafından Terörizm olarak anılmasından duyduğu rahatsızlığı sık sık dile getiriyor Todenhöfer. Batı’nın İslam hakkında hiçbirşey bilmediğine dair tesbitlerini de anılarıyla, tecrübeleriyle belgeleyen idealist yazar, kitabının merkezine genç direnisçi Said’i yerleştiriyor.
Said neden öldürüyor?
Said 21 yaşında. 2006 yılında abisi Harun bir Amerika’lı keskin nişancı tarafından sokak ortasında vurulur. Niçin vurulduğunu bilmiyor. 2007 yılında diğer abisi Kerim’i kaybeder Said. Kerim’de, Amerikalıların bombaladığı köylerinden komşu köye kaçarken bir Amerika’lı askerin kurbanı olur. Evde kalan birşeyi almak için geri dönerken vurulur Kerim, Said’in gözleri önünde. Bu olaylardan sonra Said, silahlı mücadele için milliyetçi bir örgüte katılmaya karar verir. „Ben meşru müdafaa hakkımı kullanıyorum. En büyük hayalim barış ve büyük bir aile“ diyor Said ve „ Biz de sizin hayal ettiklerinizi hayal ediyoruz“ diye bitiriyor cümlesini.
Batı Terörizmin fenomenleriyle ilgilenmiyor
Irak’da her tarafta buna benzer, meşru müdafaayı haklı çıkaran, yürek burkan hikayelere rastladığını söylüyor yazar. El Kaide üyesi olan Rami’nin de, en iddialı şekilde işgal güçlerine karşı savaştıkları için El Kaide’ye katıldığını ve sivillerin öldürülmesine karşı olduğunu belirten Todenhöfer, „ Batı’nın Antiterör politikasındaki başarısızlığının nedeni, Terörizmin fenomenleriyle olması gerektiği gibi iştigal etmemesinde yatmaktadır“ tesbitini yapıyor.
Irak’ta Hıristiyan direnisçilerin sayısı El-Kaide üyelerinden daha çok
Irak’ta direnişin dininin olmadığına da dikkat çeken Medya yönetmeni cesur araştırmacı kitabında, El-Kaide üyelerinden daha çok Hıristiyan direnisçilerin bulunduğunu bildiriyor. Arap halklarının tarihinin büyük zaferler ve büyük yenilgilerle dolu olduğunu belirten Todenhöfer: sömürgecilik bütün İslam dünyasını geri atmıştır diyor. Cezayir’deki sömürgecilerden başlayıp, Ruslar tarafından işgal edilen Afganistan’a uzanan ve oradan Bağdat’a geçen Todenhöfer, bu ülkelerin hepsinde işlenen katliamlarda ortak noktalar bulunduğunun altını çiziyor.
Terörizm Batı’nın işlediği İnsanlık suçlarının bir sonucudur
Afganistan’ı ve Irak’ı anlattığı kitapları „Abdul ve Tanaya’ya kim ağlıyor?“ ve „Andi ve Merve“ ile satış rekorları kıran yazar artık Batı’nın kafasındaki Terörizm kavramının, Batı’nın İslam dünyasına karşı işlediği insanlık suçlarının bir ürünü olduğuna emin.
Batı’lılar müslümanlardan daha agresif
„Halklar devamlı aşağılanmaz! Eğer müslümanlara karşı, onlardan nasıl muamele görmek istiyorsak o şekilde muamele edersek Terörizmi yenebiliriz“ diyor Jürgen Todenhöfer. Yıllardır İslam dünyasıyla ilgili yaptığı araştırmalar çerçevesinde Kur-an’ı ve İncil’i defalarca karıştırdığını ve çok şey öğrendiğini söyleyen cesur yazar, aslında Batılıların müslümanlardan daha çok şiddet yanlısı olduğunu ve müslümanların Batı kültürünün yapılanmasında büyük rol oynadığını ilan etmekten çekinmiyor.
Terörizm Askeri müdahalelerle değil, 1,4 milyar müslümanın kalbinde bitirilir
„Batı’nın Antiterör politikasından daha çok hiçbirşey Terörizmi tetiklemiyor. İslam ülkeleri Radikalizm’i kendi içlerinde çözmeliler. Radikal güçler birbirlerine karşı savrulup dururlar. Batı’nın dünya üzerindeki bütün Radikal İslamcı akımlara karşı hareket etmeye ve kendi dünya görüşünü yerleştirebilmek namına dünyayı kan gölüne çevirmeye hakkı yoktur“ diyor Todenhöfer ve ekliyor; Terörizm askeri yollarla değil ancak ve ancak 1,4 milyar müslümanın kalbine girilerek bitirilir.
Renkli gazete sayfalarından kopup Bağdat’ın gözyaşı ve kanla ıslanmış sokaklarında dolanan eski Alman Parlamenter, Irak mezarlıklarından topladığı feryatları Almanların kulaklarında çınlatmayı başardı. Jürgen Todenhöfer bir kez daha görevini yapmış olmanın huzuruyla kafasını yastığa koyabiliyor… Peki ya biz?
Jürgen Todenhöfer kimdir?
Münih, Paris, Bonn ve Freiburg Üniversitelerinde Hukuk ve Siyasal Bilimler okudu. Freiburg Üniversitesinde mastırını tamamlayan Todenhöfer bir süre Üniversitede görev yaptı. 1972 yılında Kaiserlautern Asliye mahkemesine hakim olarak atanan yazar, 1980 yılında Hıristiyan demokrat Partiden (CDU) Tübingen-Hechingen temsilcisi olarak Parlamentoya girdi. Parlamentoda ilerleme politikaları sözcüsü olarak görev yapan Todenhöfer, 1980 yılında Rusya’nin işgalindeki Afganistan’a gitti ve Afganlı direnisçilere destek verdi. Görev süresinin dolmasından sonra siyasetten çekilen yazar, 1987 yılında Almanya’nın dev yayınevlerinden Burda yayınevinin yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevine getirildi. Halen yayınevinin finans ve yönetiminden sorumlu olan yazar, Amerika’nın Afganistan ve Irak politikasına karşı tutumuyla ve mücadeleleriyle tanınıyor.
Emine Karahocagil Arslaner
(Mart 2008’de Timeturk sitesinde yayınlanmıştır)
İlk Yorumu Siz Yapın