"Enter"a basıp içeriğe geçin

Eşyalarla hasbihal

Garip bir boşluk içindeyim… Kuyuya atılan taş gibiyim. Dibinde su olup olmadığı meçhul bir kuyu.

Aslında beni bu boşluğa fırlattığın için sana müteşekkirim.

Yağız atlar besledim kara gün için
binip ılgar edemedim ne fayda

ama sen bunu bilmiyordun değil mi? Bilmiyordun… Ayağımın değdiği her kaldırım taşına etrafımı çevreleyen, içimi deprem sonrası bir enkaz yığınına çeviren realiteyi çarparak yürüyordum. Bunu bilemedin iste… Gözlerimde, yürüdüğüm yolun üç adım ilerisini görme azmi vardı. Bir sis perdeşinin ardından görebildiğimi düşünüyordum hatta. Ama sen bunu da bilmedin.

Diyorum ki,

gecenin memeleri olup ılık anne sütü gibi içime dolan sesini özlüyorum. Sen bunu da bilmiyorsun… Duymuyorsun…

İyi oldu, bana inan… İyi oldu böyle.

Bak gecenin kuşlarıyla, heyulalarıyla, kabuslarıyla, börtüsüyle böceğiyle pazarlığa oturdum. Bana dokunmayacaklarına dair söz aldım. Ben de onlarla uğraşmayacağıma söz verdim. Odamla, odamdaki eşyayla diyaloğa geçtim. Seninle kurduğumuz dil oyununa benziyor; onlar konuşuyor ben dinliyorum… Sonra onlar susuyor, ben konuşuyorum ama onlar dinlemiyorlar…

Kilim, ilmekleri arasında sakladığı fotoğrafları gösterdi. Siyah beyaz vesikalıklar. Faslı birkaç kadının kırışmış suratları, elleri, ayakları… Masamdaki eski kitap anlattığına bakılırsa çok çekmis. Psikolojisi harap bir gazetecinin ellerinde buruşmuş sayfaları. Ancak geç saatlerde açılan yaprakları, alkol ve sigara kokan bir nefesle sararıp solmuş. Bir gece çalışma masasında çilesini doldururken bira şişesi yıkılmış üzerine. Daha fazla dayanamayıp işkencelere soluğu bit pazarında almış. Kitaplığın öz geçmişi tam bir macera. Acayip sergüzeştler yaşamış. Eskiden koca bir ormanda anlı şanlı ve onurlu bir çınarken, iki oduncunun motorlu testeresiyle yıkılmış toprağa yaşlı gövdesi ve bir kamyonun sırtında, paramparça terketmiş ormandaki mazbut yerini. Sonra edebi, felsefi nice kitapla arkadaşlık…

Koltuklar, duvardaki ebrular, tavandaki avize döktüler dertlerini… Dediler ki: yıpranmış yüreğim ve lime lime edilmiş hayatımla ben, pek bir yakışıyormuşum aralarına. İyi para edermişim bit pazarında, eski kitaba bakılırsa…

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir