"Enter"a basıp içeriğe geçin

İslam ve Evrim

Nüktedan bir dostumun söylediği bir cümle sık sık çınlıyor kulağımda; Türkiye’de iki mesele hakkında ne yazarsan yaz, satar; cinsellik ve dinsellik…

Belki de sırf bu yüzden, Türk televizyonlarında tatil sezonlarında yaşanan müzmin durgunluğun panzehiri genellikle din adamlarında aranır. Eskiden Zekeriya Beyaz, İsmail Nacar gibi isimlerle zaman kazanılırdı. İnsanlar hep aynı yüzleri görmekten, aynı sözleri duymaktan sıkılmış olmalılar ki değişik simalar aranmaya başlandı. Derken, önce Cübbeli Ahmet boy gösterdi ekranlarda ve hemen arkasından Adnan Hoca namlı muhteremle şenlendik…

 Cübbeli Ahmet’e değinmeyeceğim; bu meşhur “karikatür“ herkesin malumudur. Hazır; evrim, mehdi, mesih, tavşan fosilleri; “şu gördüğün laptop dabbetül arz“, “şu gördüğün hurafe devirdiğim çam“, “al işte bu da çaldığım saz“ yalanlarıyla şişirilmiş Adnan Hoca resimli balonlar yok satarken, bir iki tane de ben alıp patlatayım dedim… Bakalım bu “bum bum” seslerini duyan olacak mı?

“İslam evrim teorisiyle çelişir mi?“

diye sorarak başlayalım. Bir teorinin İslam’la çelişip çelişmediği sorusuna cevap bulabilmek için başvurmamız gereken yegane kaynak Kur-an’dır. Neden Kur-an’dır? Çünkü Kur-an İslam’ın kitabıdır. Kur-an’daki yaratılışla ilgili ayetlere bakalım buyrun;

Nuh Suresi;

14 – Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır.
17 – Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.

Secde Suresi;

7- İnsanı yaratmaya çamurdan başladık.

Kur’an “mübin“, yani “açık, anlaşılır“ bir kitap olmasına rağmen ve bu ayetler de “evrim“e, -daha Kur-an’i bir lafızla söylemek gerekirse, “tekamül“ e- dair gayet anlaşılır mesajlar olmasına rağmen, bir teolog veya ilahiyatçı olmadığımızı da bilerek konuyu ehline danışıyor ve muteber İslam alimlerinin yorumlarına bakıyoruz.

İslam evrimle çelişir mi ey ulu bilgeler?

İbnü Türkete’l-îsfahânî (Füsûs Şerhi)

“Yeryüzünde ilk; madenler, sonra bitkiler, sonra hayvanlar meydana gelmiştir. Ve Allah Teâlâ
mevcut şeylerin cinslerinden her sınıfının sonunu, takip edenin başlangıcı kıldı da madenlerin sonunu ve bitkilerin evvelini mantar, bitkilerin sonunu ve hayvanların evvelini hurma, hayvanların sonunu ve insanın evvelini maymun kıldı ki, birbirine ulanma birliği bozulmadan, değişmeden, aralanmadan, kesilmeden korunsun ve birbirine bağlansın.”

Elmalılı Hamdi Yazır (Hak dini Kur‘an dili, Eser Kitabevi,Cilt 5, s.3434)

„Ve Hak teala bu mevalid ecnasından her sınıfının ahirini onu velyedenin evveli kıldı da meadinin ahiri ve nebatın evvelini mantar, nebatın ahiri ve hayvanın evvelini hurma, hayvanın ahiri ve insanın evvelini maymun kıldı ki, vahdeti ittisaliyye halel ve inhiraftan fasıla ve inkıta’dan mahfuz ve mazbut olsun için.”

Erzurumlu İbrahim Hakki Hazretleri (Marifetname, Hicri 1330 yılı, İstanbul- Ahmet Kamil matbaası, 29. Sayfa)

 

“Önce madenler var olmuş ki, onların başlangıcı yapışkan çamurdur. Sonra taşa terakki etmiş, ondan; cevher, demir, bakır,gümüş, altın gibi madenler;  la’l, yakut, zümrüt gibi cevherlerin mertebesine yükselmeler olmuş.Ta mercana varup andan bitkisel filizlenmeler başlamış. Sonra tohumsuz biten bitkiler, sonra tohumlu bitkiler, sonra ağaçlar, sonra hayvanlar oluşmuş. Bunların bir mertebeden diğerine geçmeleri nice yıllar sürmüş. Taki hayvanlarda da tekamül olmuş ve insana benzeyen nesnas ve maymun mertebesine ulaşmış hayvan. O mertebeden de yükselinip suret’i İnsan’a gelinmiştir. O insan ki, kemal mertebelerinin suret ve siretinde terakki edip, kamil insan mertebesine ulaşmış ve ilahi ahlakla dolmuş.”

Ömer Nasuhi Bilmen ( Muvazzah Ilm-i Kelam, Engin Kitabevi yayınları, no : 1. Yeni Matbaa, İstanbul 1959, 3. Baskı, s. 145-146)

“Nebatat ve hayvanatın ve hatta insanların, tekamül tarikiyle vücuda gelmiş olmaları, aklen caizdir. Fahr-i Alem Hazretleri dilediği mahlukunu bir nevi müstakil olarak yaratabileceği gibi, bitariki tedric de vücuda getirebilir; bunda istib’ad olunacak bir cihet yoktur.”

 El Biruni (Tahdidu nihayatil’l-amakin li tashihi mesafati’l-mesakin, nesr. P. Boljakoff, Kahire 1962, s. 21)

“Allah Teala, insan türünü yaratmak isteyince, O, önce uygun biçimde yerin yaratılmasını belirledi ve ona doğal şeklini oluşturacak, tekamülü temin edecek gücü verdi; doğal şekilden kastım, yeryüzünün yuvarlaklığıdır.”

Mevlana (Nicholson, Persian Lyrics, London 1931, s. 36)

‘İlk olarak o (ilk akıl) cansız dünyasında göründü,

Oradan bitkiler dünyasına geçti,

Ve birçok sene bitki hayatı yaşadı,

Sonra hayvani varlık için yol aldı

Ve aynı şekilde güzel çiçekler mevsiminde,

Bebeklerin nefes isteyip, niçin istediklerini bilemedikleri gibi,

Kendisinin, O‘na yönelme arzusunu hissedince, kurtuldu.

Tekrar, hikmet sahibi yaratıcı, ki sen O’nu bilirsin,

Onu hayvanlıktan insan mertebesine yükseltti,

Ve böylece varlıktan varlığa geçerek o akıllı oldu

…’

İbn Haldun (Mukaddime, çev. Zakir Kadiri Ugan, İstanbul 1968 (2.baskı), I. 241.245)

‘Örneğin hurma ve üzüm, hayvanlardan inci sedefi ile kabuklu sümüklü böceğe yakındır, bu iki hayvanda yalnızca dokunma ile yoklama (lems) duygusu mevcut olup, diğer his kuvvetleri yoktur. Bitkiler, bu hayvanın şekil kalıbına girmeye müsaittir. Bu hayvanlar arasında ittisal (bitişik), bunlardan her birinin en yüksek türünün kendisinden yüksek olan tabakadakinin en aşağı türüne, şekil ve kalıbına girmek istidadını haiz olmasından ibarettir. Bu tedrici bir surette fikir ve düşünce sahibi olan insanın teşekkülüne kadar yükselmiştir (maymun ve şebek gibi).’

Bütün bunların yanı sıra; İhvanu’s-Safa, İbn Miskeveyn, Cahız, Nazzam, İbn Heysem gibi müslüman evrimcilerin beyanlarına yer veremiyorum ama yukarıdaki örnekler dahi İslam geleneğinde, ideolojik mahiyetten uzak, saf bir ‘tekamül’ düşüncesinin nasıl kabul gördüğünü göstermek bakımından kafi miktarda delil ihtiva etmektedir.

Ne Kur-an’da evrim karşıtı sayılabilecek bir ayet mevcuttur ne de İslam geleneğinde XI. asrın ortalarına kadar böyle bir muhalif zihni yapılanma söz konusudur. Bu tarihten sonra; Botanik ve Biyoloji gibi bilim dallarında yaşanan duraksama, Biruni’den sonra gelen bilim adamlarının ansiklopedi ve fihrist araştırmacılığından öteye gidememeleri, müslümanların topyekun gerilemelerine yol açmıştır. Bilimde yaşanan atalet toplumun her sayfasına, hatta her satırına sirayet etmiştir.

Din dünyasında da nükseden çürüme, İsrailiyatın İslam’a sızdırılmasıyla başlamıştır. Evrim, yani tekamül İslam’da vardır ancak musevilikte ve hristiyanlıkta yoktur çünkü bu dinlerde ‘yaratılış’ kainatta başlar, Gihon ve Pishon (Dicle ve Fırat) nehirleri arasında gerçekleşir. Oysa İslam’da yaratılış Cennette vuku bulur önce.. Cennet yani oradan ‘birbirimize düşman olarak indirildiğimiz’(Bakara, 36), uzaklaştırıldığımız metafizik bir alemdir. 

Musevi ve isevi inanışa göre imkansız olan bir bilimsel teoriye İslam’da da yer olmaması gerektiğine inanan israiliyatçı din cahillerinin, misyonerlerin tuzağına düşmeleri çok kolay olmuştur. Dünya çapında kabul gören ve her geçen gün güç kazanan bir bilimsel teorinin üç büyük din arasında sadece İslam’la çelişmemesi misyonerleri dehşete düşürür ve 1970’li yıllarda Türkiye merkezli propagandalarla İslami Kreationismus’u İslam dünyasında yaymaya başlarlar.

Sansürsüz’ adlı televizyon programında, Atatürk’ün emriyle basıldığını söylediği ve alıntılar naklettiği ‘Elmalılı Tefsiri’ni  (yukarıda bu tefsirden evrimle ilgili bir pasaj verdim) dahi okumamış bir şahsın önderliğinde kurulan cemaate aktarılan paralar Almanya’yı da hayrete sevketmiş ve Stern, Süd Deutsche Zeitung gibi yayınlarda, tanesi 100 dolara mal olan bu kitapların nasıl bedavaya dağıtılabildiği sorgulanmıştır.

 Aslında cevap açıktır…

Mezkur programda da belirtildiği gibi, istedikleri kadar paraya sahip olabiliyorlar…

Olabiliyorlar çünkü kendileri, Amerika’da bulunan Yaratılış Araştırmaları Enstitüsü (ICR-Institute of Creation Research) gibi güçlü bir misyoner teşkilatın Türkiye’deki ayağını oluşturuyorlar. Nitekim, bu teşkilatın yakın tarihte İzmir’de kurduğu merkezin internet sitesine bakarak (http://icr-izmir.org/index.html) yıllardır Türkiye’de evrim karşıtlığını İslam diniyle harmanlayarak sunan zihniyetin hangi kaynaklardan beslendiğini anlamanız hiç zor olmayacaktır. Bugün Türkiye’de birçok evde Kur-an bulamayabilirsiniz ancak bu zevatın, adı geçen misyoner teşkilatın kitaplarından yaptıkları derlemelerle oluşturdukları renkli resimli atlaslara, mecmualara, kitaplara hemen her evde tesadüf edebilirsiniz.

Bu nasıl bir İslami gayrettir ki, yurdumuzdaki her haneye bir adet Kur-an’ı Kerim hediye etmek yerine o kadar parayı sadece ‘İslam’ı bilimsel bir teoriyle karşı karşıya getirmek’ için harcar; ‘İsa birgün yeryüzüne inecek, Mehdi tüm dünyayı sulha ve sükunete kavuşturacak’ gibi Kur-an’da tek bir yerde ima edilmeyen, İncil ve Tevrat kaynaklı hurafeleri yaymak için saçıp savurur? İsa’nın yerküremizde yeniden zuhur edeceğine dair bir inanç en çok kimlerin işine yarar? Peki ya, müphem bir Mehdi inancından en çok kim palazlanır?

Bu soruları soralım… Her sakallıya sırtımızı ve aklımızı yaslamayalım.  Beynimizi kullanalım…

Çünkü İslam ne evrim teorisiyle ne de bir başka bilimsel teoriyle çelişmez.

İslam bilimle çelişmez…

Tek Yorum

  1. Fuat Fuat

    Bu konularda saçma sapan, ön yargılı düşünenlere okutulması gereken bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir