Mechul Dost,
Yolumuz uzun, yolumuz sarp. Gökkubbeden dökülen kızıl şuaların hüzmesi temas ettikleri her noktayı aleve kalbediyorlar. Böyle bir seyahatte rastladığın en muhteşem çiçeği koparmak için bile durmamalısın. En bedii manzarayı seyre dalmanın adı gaflettir. Yürümelisin ışığa doğru, yürümeliyiz Doğu’ya doğru.
Ateşi küllerin altına gömülü ve dumanı tüten yangınların enkazını bir hayalet gibi yalayarak geçmeliyiz dostum.
Ard arda açılan kapılardan bir suvari gibi girmeliyiz. Sahipleri seyahatte olan bir evin odaları gibi içi boş, bomboş odaların duvarlarına düşürmeliyiz gölgelerimizi. Derinliklerinde bizi neyin beklediğini bilmediğimiz uçurumların iştahlı bir devin karanlık gırtlağını hatırlatan helezonlarına bırakmalıyız beyinlerimizi.
Cesur olmalıyız dostum, cesur olmalıyız. Doğu’yu fethetmek için daha bir Doğulu, daha çok biz olmalıyız. Bu netameli yolculuğun çok heybetli manzaraları da var üstelik, mutlu olmayı da becermeliyiz.
Ellerimizde ateşböçeklerinden kandiller, aşkın şiir dolu beldelerine doğru yürümeliyiz artık. Yürümeliyiz, vakit geçmeden, şafak sökmeden, yürümeliyiz.
Aşmamız gereken çorak, fundalıksız, rutubetli bozkırlar, kah ateşten tutuşan kumlar, kah bataklıklarla çevrilmiş araziler var. Güllerle bezenmiş gülümseyen koruluklarda, zümrüt çimenden halılar üzerinde vaadettiği mutluluğu bize uzatmak için, asırlardır bıkmadan usanmadan bekleyen bilgeler yorgun düştü. Rehberler umutlarını kaybediyorlar. Şairlerin gözü yaşlı, ediplerin kalbi kırık… Daha fazla bekletmemeliyiz dostum, daha fazla özletmemeliyiz.
Yürürken ayaklarının altında kurre i arz’ın nasıl yarıldığını hissedeceksin dostum. Arzularının buzdan tazyiki altında uyuşan zekanı o zaman dirilteceksin. Tarih şarklı bir dilber gibi peçesini yavaş yavaş indirecek ve kainat bütün sırlarını sana, yalnızca sana faş edecek.
İlk Yorumu Siz Yapın