Finans spekülatörü Georg Soros geçtiğimiz hafta sonu bir Amerikan televizyonuna verdiği mulakatta ilginç bir itirafta bulundu. Açık toplum projelerini cömertçe fonlayan ve Bebek’teki Soros Açık toplum Enstitüsü kanalıyla Türkiye’ye de hatırı sayılır miktarda (5 yılda 8 milyon dolar) yardımlarda bulunan civanmert museviye göre Amerika, ekonomik süper güç sıfatını Hindistan’a ve Çin’e kaptıracak. Karl Popper’in öğrencisi olmanın avantajlarını ustaca kullanarak büyük bir servetin sahibi olan bu sivil toplum gurusu, Amerikan Kapitalizminin savunucusu olmakla birlikte radikal bir Bush karşıtı olarak tanınıyor.
Amerika’nın durumunun sanıldığından çok daha kötü olduğunu ve bu senenin ikinci yarısında durumun düzeleceğine dair iddiaların asılsız olduğunu, servetini Amerikan Kapitalizminin bekasına adamış bir isimden duymak hayli düşündürücü. Dünyanın mustakbel führerinin çekik gözlülerin ülkesi olacağına dair bir başka işaret de dün Timeturk’e düşen bir haberde gözüme takıldı. Haber, IMF’nin raporlarına dayanarak “Çin kısa bir süre sonra Almanya’yı sollayarak dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olacak” diyordu.
Finans spekülatörlerinin, İktisatçıların değerlendirmeleri; IMF raporlarının, İstatistik kaynakların verileri, bir zamanların meşhur, “dünyanın üç Sosyalistinden ikisi Çinli, dört insanından biri yine Çinli’dir” inanışının uğradığı tahrifatı da faş ediyor. Sosyalist Çin, Soros’un ifadesiyle “globalleşen dünyanın nimetlerinden en fazla nemalanan ülke”, yani Kapitalistin kralı oldu ve Kapitalist Amerika’nın bileğini Kapitalist bir silahla, üretim endüstrisiyle bükmeye hazırlanıyor. Bu garip tecelli, kaderin insanlığa yaptığı en trajik espri olabilir. İstikbalin ikinci süper gücünün Hindistan olacağına dair işaretler de ancak ilahi kudretin ikinci esprisi olarak algılanabilir.
Çin ve Hindistan…
Sosyolojik bir spektroskoptan temaşa ediyoruz geleceğin muhtemel devlerini. Tayfın bir ucunda istihsal, mübadele ve ikbal için her türlü vasıtayı: entrikayı, kıyımı, hileyi, şiddeti meşru sayan Çin. Tel süzgeçten, kürdanlı cep çakılarına, büyüteçli tırnak makasından, yaldızlı ayakkabı boyasına kadar aklınıza gelebilecek bütün ıvır zıvırları, Çin malına duyulan küresel antipatiden mütevellit “made in prc” yazıp piyasalara süren, bununla da yetinmeyip ülkesindeki insan sayısı az olsaydı Ademoğlunu da kopyalayabileceklerini düşündürtecek kadar taklit yeteneklerini konuşturan cin fikirli Çinli’lerin tek rakibi tayfın diğer ucundaki Hindistan. Enfra-ruj tarafında, Ultra-viyole içinde bağdaş kurmuş Hint fakirinin 2050’li yılların Patronu olacağı düşüncesine çocuklarımızı şimdiden alıştırsak iyi olacak.
Bu iki kutup gibi görünen iki ülkede hakim olan dinlerin çok mühim ortak paydaları var aslında. Budizm de, Hinduizm de mistik dinlerdir ve insanoğlunun dünyadaki başlıca ödevinin aksiyondan ve heyecandan kaçmak olduğunu öğütlerler. Tek manivelanın kişinin spiritüel kuvvetleri olduğunu savunurlar ve şiddete her vesile ile karşıdırlar. Mistik topraklardan Kapitalist fidanların yeşermesi, dal budak salıp Kapitalist dünyanın elini kolunu bağlaması ne garip bir tablo, değil mi? Asırlık öfkelerin, biriken nefretlerin bir sonucu olacak bu zafer.
Tibet olaylarının arkasında da zaten mağlubiyet korkusu yatıyor. Amerika’nın ve Avrupa’nın kendilerini bekleyen tehlikeyi geciktirmek için aldıkları tedbirlerin Çin’e kesilen faturası… Amerika sınıf birinciliğini, Almanya ise üçüncülüğünü ne pahasına olursa olsun kaptırmak istemiyor küçük cüsseli, büyük beyinli karınca adamlara. Hümanist maskesini takip Çin’e karşı Dalai Lama’yı arkasına alan Amerika’nın hoperlörlerinden Almanya, İsrail ziyaretinde İsrail’in linç ettiği bir halkın adını ağzına almaktan imtina ettiğini unutup ezilen halkların yılmaz savunucusu kesildi ve Olimpiyat oyunlarının açılışına katılmayacağını ilan etti. Almanya’yı takip eden ve Çin’in Tibetli’ler üzerinde uyguladığı şiddeti ve baskı politikasını hararetle protesto eden Avrupa ülkelerinin ve medyanın riyakarlığı bazı kalemleri kılıç gibi kınından çıkardı.
Weltexpress gazetesinin yahudi yazarlarından Uri Avnery bu kalemlerden, yani insanların kulağına “uyanın”‘ı bağıran seslerden biri. Avnery mezkur konuyla ilgili kaleme aldığı makalesinde isyan çığlığını bastı ve “dünya medyası Çinli’ler tarafından işgal edilen Tibet halkı için ağlıyor. Peki, neden hiçkimse toprakları bizim tarafımızdan işgal edilen Filistinlilerle ilgilenmiyor?” diye sordu. Avnery’nin sesi kaç kulağa ulaştı, hangi zihinlerde çınladı bilmiyorum ama bu satırların yazarını ümitlendirdi ve çivisi çıkmış dünyamızda hala çarpabilen yürekler olduğu için Allah’a şükrettirdi.
Teşekkürler Uri Avnery, teşekkürler…
(timeturk.com sitesinde yayınlanmıştır)
İlk Yorumu Siz Yapın