"Enter"a basıp içeriğe geçin

Gazzeyi tanımıyoruz

Merhametin kendini katlettiği şehirdir Gazze. Bir kara deliktir insanlığın böğründe. Kimse görmek istemez, kimse bilmek istemez, kimse tanımak istemez.  Herkes görür, herkes bilir, herkes tanır ama hepsi kaçar, hepsi saklanır.

Vatan olarak küçük,  hapishane olarak ise bir hayli büyük olan bu toprak parçasında zulüm, gündelik hayatın yeknesaklığına dahildir. Kimse hayret etmez! Zira ölüm, bu diyarlarda yaşamak kadar zor, yaşamak kadar kolaydır. Ölüme de, zulme de, sedası yüksek  kalabalıkların boş sloganları kadar aşinadır Gazzeli.

Bizim çocuklarımız sıcacık yuvalarında, oyuncaklarıyla oynayarak babalarının getireceği lastik şekerlemeleri beklerken, Gazzeli çocuklar minik elleri yüreklerinde ölümü beklerler evlerinde.  Ortadoğu’nun bu iğneli beşiğindeki bebekler, Azrail’i  annelerinden önce tanırlar.

Ve sayarak, hep sayarak geçirilir günler Gazze’de. Bombalar sayılır, cesetler sayılır, acılar bile sayılır… Çocuklar evlerinin çatısındaki kurşun izlerini sayarak öğrenirler sayı saymayı. Analar, yeni çıkan süt dişlerini sayar gibi, bedenlerindeki yaralarını sayarlar yavrularının.  Bağırlarına bastıkları kanlar içindeki evlatlarının son kalp atışlarını sayar babalar. Acı içinde, sancı içinde, tevekkül ve sabır içinde… Dahası, bir şehit babası olmanın buruk mutluluğu içinde, sayarlar geride kaç çocuklarının kaldığını.

Gazze’nin barut ve kan kokan göklerini aydınlatamayan güneş, lanetler yağdırıyor insanlığımıza günlerdir. Günlerdir, hayatta kalabilme ihtimalinin yüzde kaça tekabül ettiğini hesaplıyor Gazzeli genç. Televizyon ekranına her düştüğünde gözümüz , geriye dönüp aynadaki suretimize tükürüyoruz.  Evrimin sona erdiği, inandığımız tüm değerlerin İsrail bayraklı füzelerle teker teker devrildiği,  vicdan denen mefhumun son nefesini verdiği topraklar acil yardım bekliyor. Ama biz, protesto ve mitinglerde feryat figan ağlamaktan, bağırıp çağırmaktan, büyük harflerle küçük kelimeler yazmaktan ileri gidemiyoruz. Çünkü biz, Filistin sorununu ancak mızrak yüreğimize saplandığı zaman çıkan “Gazze“ sesinden hatırlıyoruz. En kötüsü, biz Ortadoğu’yu tanımıyoruz. Daha da kötüsü, beynimizi yormuyoruz. Yazmak ve referanslar oluşturarak dünyayı Ortadoğu ve Gazze hakkında aydınlatacak enformasyon kaynakları yaratmak, ilmi olarak bilgilendirmek adına hiçbir şey yapmıyoruz. Bütün bunlardan daha kötüsü de var: Biz bildiğimiz kadarını dahi anlatmıyoruz, yazmıyoruz, yaygınlaştırmıyoruz. Biz müslümanlar, aklımızı kullanmıyoruz. Biz aklımızı kullanmadıkça ayet hükmünü icra ediyor:

Allah, aklını kullanmayanların üstüne pislik yağdırır (10/100)

Evet, kalıcı ve çözüme yönelik hiçbir şey yapmıyoruz, çünkü bıçak kemiğe dayandığı zaman atılan çığlık, en fazla bir ay ömrü olan geçici bir isyan sayhasından öteye gitmiyor. Etkili ve yetkili mercilerin kulaklarını aşıp, yüreklerine oturmuyor. Şimdi verdiğimiz mücadele çok suni, çok fani… İsrail, göklere savurduğumuz yumruğumuz ve attığımız sloganlar karşısında şuh kahkahalar atarak bebeklerin üstüne bombalarını yağdırıyor ve bütün dünya bu manzarayı izliyor. İzliyor, çünkü bütün dünya İsrail’e inanıyor. Bütün dünya İsrail’e inanıyor, çünkü İsrail; bilgiyi, lehindeki en minnacık tarihi veriyi, medyayı ve bütün kaynakları kullanarak kendini anlatıyor. Ve bu işi şimdi değil, yıllardır yapıyor. Yıllardır, biz sadece gözyaşı akıtıp ağıtlar yakarken, İsrail kendini, bilginin gücünü kullanarak, yeri gelince bu bilgiyi lehine yorumlayıp bilimsel tahrifatlar yaparak anlatıyor, açıklıyor, savunuyor.

 

Sadece internetten aktaracağım minik bir örnek bu rezaleti çok net ortaya koyuyor. İsrail’in yaptığı tüm katliamlara, işkencelere, cinayetlere rağmen Avrupalı’nın beyninde niçin haklı konumda olduğunu anlamak için internetteki sanal ansiklopedi “Vikipedi“ ye bakmanız kafidir. Bu sayfadaki “Gazze şeridi” hakkında Türkçe sayfada yer alan bilgiler, bölgenin coğrafi ve demografik yapısından ibaret. Gazze şeridinin tarihini anlatan ve yaşanılan drama dair doğru dürüst bir bilgi yok.  Biz bu noktada site sahiplerini suçlayamıyoruz, çünkü “Vikipedi“ çeşitli dillerde yayın yapan ve ilgili dilin konuşulduğu ülkedeki katılımcıların ortaklaşa hazırladıkları bağımsız bir sanal ansiklopedi.  Şimdi bir de sol cetvelde yer alan diller arasından “Deutsch“, yani “Almanca“ yı seçin ve çıkan bilgilere bakın. Aradaki farkı anlamanız için Almanca bilmenize gerek yok. “Gazze“ ile ilgili bütün bilgiler, Almanca sayfada tek dokunuşla dökülüyor önünüze.  Uzun, detaylı, zengin içerikli ama ne yazık ki, İsrail tandanslı. Bu bilgiler ışığında Gazze’yi  değerlendiren bir insandan Filistinliler’e hak vermesini beklemek mümkün değil.

Müslümanlar olarak, enformasyon çağında yaşadığımızın farkına varmak zorundayız artık. Hak verilmez, fethedilir. Gasbedilen haklarımızı bilgi kanallarını kullanarak yeniden fethetmek, geri kazanmak zorundayız. İsrail, bizim miting meydanlarında megafonlardan yankılanan gür sesimizi, akşam saat altıda çaldığımız düdükleri duyamayacak kadar uzaklaştırmıştır dünyanın zihnini gerçeklerden. Bunu, dünya ekonomisini ele geçirerek ve bilgilenmeye dayalı bütün veri kaynaklarını kendi lehinde tanzim ederek yapmıştır.

Gazze istikrarlı yardımlar bekliyor. Slogan değil, laf değil, göz yaşı değil, yaygara, gürültü değil…

Hala Gazzeli çocukların cesetlerinin üzerinden göz yaşları içinde atlaya atlaya yürümeye devam edecek misiniz? Hala uykularınızı bölmeden sabahlara kavuşabilecek misiniz? Size dokunmayan yılan bin yıldır yaşıyor Gazze’de… Bir bin yıl daha yaşamasına göz yumabilecek misiniz? Tümden gelemiyoruz ama tüme varabiliriz.

O halde, yardım teşkilatlarına Gazze için bağışlarda bulunalım. Boykot yapalım ve İsrail mallarını almayalım. Mitinglere de katılalım ama aklımızı da kullanalım ne olur. Okuyalım, öğrenelim ve yazalım. Gazze’yi öğrenelim, öğretelim ve bilgiye dayanarak Gazze davasını savunalım.

(Timeturk.com sitesinde yayınlanmıştır)

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir