"Enter"a basıp içeriğe geçin

Meçhul dosta mektup (1)

Ansiklopedilerden bir ansiklopedi beğen. Rasgele çevir sayfalarını ve karşına çıkan ilk gereksiz malumatı oku. Beynin biraz daha kirlenirken yorumlar yap arka planda:

Dünyamızın orta kuşak bölgesinde (ekvatorda) şafak saatte 1600 km. hızla ilerler, yani söker. Bu dakikada 26, saniyede 4,5 km. lık bir hızdır. Başka bir deyişle, insan saniyede 4,5 km. giden bir hızla Doğu‘ya doğru uçsa hep şafak vaktinde yaşar.

İnsan saniyede 4,5 km. giden bir hızla Batı‘ya doğru uçsa hep gün batımında yaşar…

Batı`ya doğru 4,5 km. bir hızla uçtuğu için hep gün batımında yaşayan insanlar dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturuyorlar sevgili dostum. Batı`da güneşle birlikte batan insanlar var. İnsanlar öyle hızlı uçuyorlar ki, rüzgar savuruyor elbiselerini. Hepsi çırıl çıplak, hepsi huzursuz, hep karanlıklardalar ve bunun nedenini sorgulayacak durumda değiller…

Biz ne Doğu’ya ne de Batı’ya doğru uçamıyoruz. Fi tarihinden beri Araf`tayız. Bir elimizde coca cola, diğer elimizde tesbih. Birbirimize de uzağız.

Belkide uzayda tanışacağız biz dostum. Radyoaktif bir sempati olacak bizimkisi. Kimbilir kaç ışık yılı sürecek seyr-u seferimiz; “yeter artık” diyecek bilgisayarlar. Aynı lazer tabancalarını, aynı kara deliğe göndereceğiz. Yer çekiminin olmadığı bir seyyarede, daha sağlam basacak ayaklarımız belkide yere.

Güneşin olduğu bir evrende tanışacağız belki. Yalnızlığın ezanı okunurken gayri müslim bir ayrılıkta, gözlük camlarımızda batırarak güneşleri, gönlümüzün aklına takacağız meçhul bırakılan bir tarihi.

Biz de birgün tanışacağız dostum.

Günes vurduğunda sırtımıza, bilmem hangi köle pazarından kalma kırbaç izleri sızlayacak ve ekşiyen yüzlerimizi biriktirdiğimiz sırt çantalarımızı boşaltacağız. Günes şahidimiz olacak! Buluştuğumuz zaman aynadaki suretimizle, ıslak çığlıklar boşalacak gözlerimizden.

Doğru bir zaman diliminde belki, belki yanlış bir akşamın darlığında. Sıkıntı yüreğimize bol, yüreğimiz korkuya dar, karşılaşacağız. Simurg’un yuvalandığı dağların yamaçlarında, küllerin arasında, semenderler misali kavrulacağız. Ölmemek için yaşayacağız. Yaşamak için öleceğiz. Ama doğru olacak çocuklarımız için uydurduğumuz masallarımız ve doğru hasretler için çekilecek en içli ‚ah‘ larımız.

Doğu`ya, hep Doğu‘ya, ilelebet Doğu’ya, yanı do(ğr)uya doğru uçacak ruhlarımız. Şafak attığı zaman alınlarımızda, nerede doğduğumuzu anlayacağız. Doğu`lu bir türkü düşecek dilimize ve Doğu‘lu bir bulut eşlik edecek seferlerimize.

Şimdilik bu kadar

Hoşça bak zatına dostum

Emine

Not: Yorganının kıvrımlı dehlizlerine bol virajlı araba yolları aç ve kenarlarına minyatür ağaçlar yerleştir. O ağaçların altında yalnızlığınla sarmaş dolaş dolaşırken kaybettiğin uykuna rastlayabilirsin. İstersen baş parmağınla, sevgilinin ceviz büyüklüğündeki anlamlı gözlerini tavana çizebilirsin. Tavana sığmayan kırpikleri duvarlara taşırmakta özgürsün. Bitirdiğin zaman devasa resmi, bütün kirpikler canlanacaktır ve artık bir telinden sarkıp, yanağından aşağıya süzülebilirsin. İki elinle dudaklarını aralayıp ağız boşluğuna istediğini haykırabilirsin: Seni seviyorum, senden nefret ediyorum ya da hoşçakal sevgilim!

Hayatının en derin ve huzurlu uykusunu uyuyacaksın, eminim…

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir