"Enter"a basıp içeriğe geçin

IŞİD ve 3. Irak – Suriye Savaşı

Gün içinde öyle çok habere, yoruma, analize maruz kalıyoruz ki, bu tazyikli bilgi taarruzu çoğumuzda kafa karışıklığı olarak tecelli ediyor. Derken, her on kişiden dokuzu işine gelen bilgiyi alıp, işine gelmeyeni yalan addetmeye, inkar etmeye, en azından yok saymaya yöneliyor. Çok etik sayılmasa da, insanın bireysel mutluluğunu garantilediği için sanırım; huz mâ safâ, da’mâ keder (hoşuna gideni al, kederlendireni bırak) demiş Arap şair…

 

Gel gelelim… Eğer hakikat ehlinden olmayı istiyorsanız, kendi hakikatinizi arıyorsanız, daha güzel bir evren tahayyül edebiliyorsanız ve “yeni bir medeniyet tasavvuru” gibi soylu hedefleriniz olsun istiyorsanız canınızı yakan manzaralara olduğu gibi, gerçeklere de gözlerinizi kapayamazsınız. Bu merhaleye ulaştığınızda, sizin canınızı o gerçeklerden öte, o gerçeklerin doğurduğu acılardan kaçınmak, korunmak acıtır. Vicdanınız acır yani…

 

IŞİD konusu da böyle bir gerçek işte. Uyguladıkları infaz metodları, kullandıkları intikam yöntemleri; sığ, çarpıtılmış, ana kaynağından uzaklaştırılarak tahrif edilmiş ve salt Alevi- Şii nefreti üzerine bina edilmiş bir İslam anlayışından tevellüt eden dünya görüşleri, birer müslüman olarak öyle canımızı acıtıyor ki, onları inkar etmeyi tercih ediyoruz. Bir sürü tutarsız referanslar, saçma sapan çelişkiler içinde boğulma pahasına üstelik…

„Terörist“ diyerek sürekli lanetlediğimiz takdirde nefsimiz dışında rahatlayan, huzura kavuşan başka birşey varsa, buyrun koro halinde yapalım ama bugün -IŞİD’e karşı güç birliği yapmış koalisyon güçlerinin medyası dahil- tüm dünya medyası ve siyasi çevreler, bölgede olup bitenleri „3. Irak ve Suriye savaşı“, IŞİD’i ise IS (İslamic State), yani „İslam Devleti“ olarak isimlendiriyor.

Biz gözlerimizi gerçeklere kapatarak „bölgesel bir çatışma“dan bahsetsek de, kullanılan kelimeler ortada iki ayrı devlet arasında bir savaş olduğunu belgeliyor. Irak Şam İslam Devleti(!) ile koalisyon güçleri arasında bir savaş… Yeni bir Irak savaşı… 1. Irak savaşından hiçbir farkı olmayan bir savaş…

Fark yok, çünkü savaşan taraflar aynı: küresel sermaye ve Irak. Gerekçe de aynı: sermayenin çıkarları. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Psaki ne demişti; “Kimse Kobanê’nin düşmesini istemez ama, önceliğimiz hava saldırılarının yapıldığı yerlerde petrol rafinerilerinin kontrolünü sağlamak”

Irak savaşında Halepçe katliamının eli kanlı mimarı Saddam’a omuz vererek Irak’ı kan gölüne çevirenler; ardından kitlesel imha silahları var bahanesiyle Irak’ı istila edenler ve elleriyle getirdikleri Saddam’ı, elleriyle infaz edenler, bugün yine aynı yerde halklara özgürlük(!) dağıtıyorlar. En zır cahil müslümanın dahi yanaşmayacağı canilikleri „Allahu Ekber“ naraları ile işleyen, saçı sakalı birbirine karışmış müslüman maskeli misyoner yabanilerle de cinayetlerini kamufle ediyorlar. Her ne hikmetse, bu yabanilerin büyük kısmı ihtida etmiş Hıristiyan Avrupalılar’dan oluşuyor.

Bütün bu arbede arasında kafa kesmeye kilitlenen kafasız yığınlar, koalisyon güçleri arasında yer alan Suudi Arabistan’ın geçtiğimiz yılın Ağustos ayından 23 kişiyi kafasını keserek halkın huzurunda idam ettiğini ve cesetlerin meydanlarda bırakıldığını bilmiyorlar tabi. Birleşik Arap emirliklerinde de durum aynı. Koalisyon güçleri arasında başka kim var? Fransa…  Fransa’nın ilk yazılı anayasasında iki satırdan oluşan açıklayıcı bir bilgi göze çarpar. İlk satırda, “1791 Anayasası” yazar. İkinci satırdaki cümle şöyledir: “İnsan derisi ile kaplıdır”. Başka kim var? Amerika ve İngiltere… Ebu Gureyb cezaevinde masum Iraklılar‘a yaptıkları işkencelerle kafa kesme ritüeline rahmet okutan iki ulu Manitu.

İşte bu humanist uygarlıklar yine bir taşla kuş katliamı hayalleri kuruyorlar. Kendi dışkılarını İslam’ın çocukları diye pazarlayarak, en mide bulandırıcı pr metodlarıyla yine müslümanları töhmet altında bırakmak, o bölgeyi boşaltarak ilerideki planlarına hazır hale getirmek, asayişi tehlikeye düşen petrol rafinelerini ellerinin altında toplamak; son zamanlarda araları hayli bozulan Türk hükümetini zora sokarak, kimin gerçek lider olduğunu hatırlatmak istiyorlar… Bütün bunları yaparken bu sefer daha entrikacı bir akılla hareket ediyor ve kendi ellerini kirletmiyorlar. Bütün dünya IŞİD’i zalim, bu eblehleri kahraman olarak tanıyor. Neden? Çünkü onlar kafa kesmiyorlar…

Sahi kafa kesmek demişken, giyotinin mucidi kimdir?

Joseph-Ignace Guillotin… O bir Fransız…

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir