"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kızını dövmeyen, torununu sever

En basit etik kurallara göre utanılması gereken ama içinde doğduğumuz, büyüdügümüz, yetişdiğimiz ve bir çelik korse gibi, bir çinlinin ayakkabısı gibi kadın ruhunu eğip büzen, acı veren değerler bütününe göre gurur vesilesi addedilen iki cins ahlaksızlık söz konusu:

1) Kadınların dövülmesi

2) Bir erkeğin hanımını dövdüğünü insanların huzurunda rahatlıkla ikrar edebilmesi.

Kısaca, evet utanmamız gereken bir durum değil, durumlar var…

Tartışmayı kişiselleştirmenin; yeni bir gafa imza atarak, gülünç duruma düşmenin ne gereği vardı bilemiyorum?.. Eğer bir kadınsanız ve kadınlardan bahsediyorsanız ve kadınlar lehine birşeyler fısıldıyorsanız kesin feministsinizdir. Hepsi bu kadar da değil; mutlaka erkeğinden sopa yiyen mutsuz bir kadınsınızdır…

Ne gariptir ki bu yüksek zeka sahiplerinin kafaları; ezilen, dayak yiyen bir kadının; düşünmeye, üretmeye mecali olmayacağı gibi, internete girebilme hak ve hukukundan da müstağni olacağına; velhasıl, bırakın kadın haklarından dem vurmayı, kendi hakkını bile savunacak cüreti gösteremiyeceğine bir türlü basmaz!

Eğer mutsuz yani şiddet gören kadınların sadece çeyreği hak arayışında olsaydı ve sesini yükseltebilseydi, emin olun istatistikler bugün „Türk kadınının yüzde yetmişi şiddet görüyor“ diyemezdi.

Yine ne kadar gariptir ki en çok kadınları yazmaya teşvik edenler de, kadınların sesini yükseltmesinden en çok rahatsızlık duyanlardır.

Evet, kadınların yazmasını isterler, hakkı olan şeyi geri almasını değil. Sadece duymak istediklerini kadınların kaleminden okumak isterler. Mesela; bir kadının erkeğine itaate mecbur olduğu, evin reisinin erkek olduğu, bir erkeğin karısını dövebileceği, bir kadının üstüne sınırsız kuma getirilebileceği, erkeğin kadından üstün olduğu gibi geleneksel anlayışa mahsus yorumları bir kadının kaleminden okumak ve şımartılmak isterler.

Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama, eril bir takım argumanlarla yoğrulmuş (sağolsunlar) malum ön yargılarla yazdıklarımız okunmasın diye ileteyim: İnanılmaz babacı bir kız olduğumu söylersem heralde babamdan dayak yemediğimi kestirmeniz zor olmaz. Evli ve mutlu bir kadın olduğumu da ekleyeyim ki, muhtemel bir „koca sopası yiyen kadın“ imajını iyice üzerimden silkelemiş olayım. (pes vallahi! şimdi biz, halihazırda zaten var olan kadın haklarını her hatırlatışımızda biyografimizi mi dökeceğiz ortaya?.. Birazcık ilerleyin beyler ya Allah aşkına!)

Malumatfuruşluğa gerek yok. Kim, kimin tükenmek üzre olan izdivacına hal çaresi arıyor, ilgilenmiyorum, okumadım da. Bir yazıda „büyük İslam ilmihali“nden yapılan bir iktibası okudum ve yazdım. Hafızam beni yanıltmıyorsa konuyla ilgili tartışmalar da böyle başlamıştı.

Hikmet-i kavvamlığı bu eseri celilden iktibas edenlerin, cinsel kimlikleri sayesinde mazhar oldukları yüce payelerinin bilinciyle aile reisliğine muktedir olacakları şüpheden vareste lakin, ilgili ayette gösterilen şarta binaen, el ve ayakları iş göremez de, hanımının getireceği bir lokma ekmeğe muhtaç olurlarsa payelerini kime devredecekleri meçhuldur.

Kavvam erkek midir acaba, yoksa evinin rızkını temin eden midir? Kavvam nedir? Yoksa Kavvam sadece gözeten ve dikkat eden midir? Ayeti naklederek soruya cevap verelim;

 

4:34 Erkekler kadınları gözetirler. Zira ALLAH her birine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur.

 

Evet asıl konu nuşuzdu, şiddet değil.

Kadına uygulanan şiddetin ilahi meşruiyeti ayetler baz alınarak tartışılıyordu ve işte bir beyefendi bu noktada bizzat eşine şiddet uyguladığını itiraf etti. Uygulanan şiddetin boyutları hakkında bilgi verilmemesine rağmen -ara sıra- ifadesinden hareketle şiddetin mükerrer defalar işlendiğine kanaat getirdim ki, yazıyı okuyan herkes de eminim benim gibi düşünecektir.

Şu halde, masum bir tokattan bahsetmiyoruz. Tabi ki, sinirlerin gerilerek kelimeleri tükettiği anlarda, reflekslerin iradenin önüne geçerek bu ilkel fiili işlemesi mümkündür. Şiddet uygulayan ya da uygulanan şiddete maruz kalanın cinsiyeti ancak , salt “şiddet” mevzuu tartışıldığında önem arzetmeyebilir ama biz şu an meşruluğu tartışma konusu yapılan özel bir şiddet türünden “kadına uygulanan şiddet” ten bahsediyoruz. Bu beyefendinin sadece muhatabını haksız çıkarmak için bir sonraki yazıda “yok canım ben eşimi dövüyorum demedim. Yok böyle birşey” demesinden endişe duymaktayım…

Son tahlilde,

Büyüklerimiz(!) “kızını dövmeyen dizini döver” de derlerdi. Bu erzel atasözünü yeryüzünde sadece bizim büyüklerimiz(!) yumurtlamıştır amma velakin, hükmü baki kalmamış, zamanla “kızını dövmeyen torununu sever” şeklinde evrim geçirmiştir… Bu son olan hali bana daha anlamlı geliyor, ne dersiniz?

Saygılar

Emine Karahocagil Arslaner

(Bir forum tartışmasından)

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir