Siirt tabelasının önünde bekleyen Sulh ve ceza mahkemesinden bir yetkili içeri girmek isteyen gazetecileri durdurmak için parmağını dudaklarına götürüp “susun!” diyor. “Susun çünkü içerde insanlık uyuyor!”. “Uyansın o zaman!” diye sesini yükseltmeye kalkışanlara tecavüz mağduru kız çocuklarını işaret ederek, “onlar için iyi olmaz!” tehdidinde bulunuyor. “Bırakın uyusun insanlık, çünkü tecavüzcü tayfanın yeni kurbanlara, ataerkil hükümranlığın da sindirilmiş halka ihtiyacı var” diyor aslında. Sözde çocukların selametini ve bekasını düşünen adli makamlar dilimize kilit vururken kamu vicdanını da susturuyorlar ve bu sessiz anlaşma, bu zımni kabul içimizi acıtıyor, canımızı yakıyor.
Sukunet tellalları, bu gibi durumlarda derhal ülkedeki yaygın ve hastalıklı namus anlayışını temrin eden, dini bütün ama akıldan uzak zevatla dil dile verip halkın dikkatini başka yerlere çekmeye çalışırlar. Yine aynı temcit pilavı ısıtılıp servis ediliyor. Gazetelerdeki ve dizilerdeki fuhşiyattan dem vuruyorlar, modernizmin soyduğu ve ıskartaya çıkardığı kadın bedeninin nelere mal olduğunu, nasıl erkeklerimizi azgınlaştırdığını uzun uzun izaha kalkışıyorlar. Daha da ileri gidiyorlar ve kız çocuklarını iyi eğitemeyen anneleri işbirlikçi ilan ediyorlar.
O an ip kopuyor ve isyankar cümleler tesbih taneleri gibi yuvarlanıyorlar zihnimizden kalbimize, kalbimizden dilimize, dilimizden orta yere…
Bu nasıl bir kadın düsmanlığıdır bayım! Bir dur! Seni de bir ana doğurmadı mı?
“Hırsızın hiç mi suçu yok?” sorusunun dahi muhatabı olamayacak kadar bayat ve erk eksenli bir hamuleyi eline geçen her fırsatta sırtından indirip sadrımıza dürtükleyen düzen hammallarının yanısıra, tebliğ edilen sukuneti benimsemiş ve hiçbirşey yokmuş gibi hayatın içinden şeytan tüyü gibi süzülüp geçen bir medya var karşımızda. Konuyla ilgili tek satır karalamayan ödlek veya kör kütük sarhoş aymazların ya hiç kız çocukları yok, ya da psikolojileri bozuk. Pedofilleri ve bu sapıklığın üzerini örterek, “kol kırılır yen içinde kalir” diktasını içselleştirmiş bir toplumun sapkınlığını, küresel teşhirciliğin uzantısı olarak analiz etmeye yeltenmek büyük bir gaftır. Bu gafı bile göre işleyenler de zaten ihtiyaç duydukları eforu mevcut sistemin muhafaza ettiği dünya çapında bir ölçeğe sahip erkek eksenli algıdan alır. Anayasamızın kısa bir süre öncesine kadar tecavüz eden adamı, kurbanıyla evlendiği takdirde affettiğini unutmayalım. Daha da beteri; benim yurdumda hala kız kaçırma serüvenine müphem bir müsamaha, hatta altı doldurulmamış, etiği bozuk bir sempati ile yaklaşılır. Kadın eşyadır nihayetinde ama buna rağmen evine giren hırsızın elinden üç kuruşluk cep telefonunu söke söke geri alan aygır, kızını kaçıran veya ona tecavüz eden adama kendi eliyle teslim eder namusunu ve böylece temizlediğini, temizlendiğini vehmeder.
Vicdansız bir toplumun namusu olabilir mi? Olsa ne yazar, ne işe yarar? Susturulmuş, korkutulmuş, sindirilmiş namuslu embesiller guruhuyuz biz, çok şükür… Çok namuslu ve çok ahlaksız bir milletiz biz! Kızlarımızın ırzına geçen itleri o kızların, kadınların eteklerinin altına itekleyerek gözlerden uzaklaştırır ve koruruz evvel Allah saffetimizi. Saffetimize gelir gider yine o köpekler pisler ama mühim değil, kirli de olsak namusluyuz sonuçta…
Cibilliyet ayrımcılığına kelle koltukta, sille tokat karşı duran ancak cinsiyet ayrımcılığı söz konusu olunca kelleyi koltuktan çıkarıp midesine yollayanlar için de yeni bir imtihandı Siirt olayları. Havada uçuşan iki yumruğu günlerce lanetleyenlerin, şiddetin en affedilmez olanını nasıl bir mevta-ı sukut ya da ataerkil faşizm ile örtmeye çalıştıklarına şahit olduk, oluyoruz. Lanetler okuyor, beddualar ediyoruz ama delemiyoruz bu sessizlik duvarını.
Yarın rengarenk kıyafetler içinde cıvıldayan çocuklarımız burunlarını tutarak geçecekler önünüzden namuslu efendiler! Sağlıklı Türk nesli pozlarıyla şeref tribününü selamlayarak değil, Siirtli yaşıtlarının yaralı bedenlerini sırtlarına vurarak geçecekler “idari, askeri ve mülki” erkanın önünden. O an o çocukların gözlerine bakmayın sakın, sakın gülmeyin, sakın alkışlamayın! Bir nebze olsun utanmaya çalışın. O zaman o çocuklar olmasa da onların torunları belki sizi affedebilirler….
http://www.habertaraf.com/yazarlar/2211.html
İlk Yorumu Siz Yapın