Berkin Elvan öldü. “Elinde sapanla mı gidiyordu ekmek almaya?” dedi ötekiler. Sonra küfrettiler annesine. Bacısının iffetini doladılar dillerine. Egemen eril zihin yapımızın ürünü, en orjinal erkeksi baş sağlığı mesajlarını 16 yaşındaki Berkin’i uğurlarken okuduk. Bilgisayar ekranlarımızdan dışkı fışkırdı.
“Karanlık” bile daha merhametli olabilirdi
Ardından Burak Can Karamanoğlu’nu öldürdüler. Gece geç saatlerde, tetiğe basan elin sahibini karanlığın bile örtmeyeceğinden korkup, elektrik şalterlerini indirdikten sonra vurdular. “Mahalleyi basan faşistlere gereken cevap verildi” dedi berikiler, Burak’ın da o mahallenin çocuğu olduğundan habersiz. “Biz insanlara zarar vermek için inmedik sokağa” dediler, Burak’ın da bir insan olduğunu unutanlar. “Berkin ölümü hak etmedi, ama o etti” dediler, aklını nefretine gömenler.
Ötekiler, berikiler…
En yaşlısı 30 civarı. Ortak noktaları farklılıklarından çok fazla. Aynı dizileri izleyip, aynı esprilere gülen… Önce aynı sahada top kovalayan, ardından aynı berbat küfürlü jargonla birbirlerini kovalayan, yumruklayan çocuklar…
Kendilerine ait olmayan bir imlanın hatası olan esmer suratlar.
“Satlık araba” veya “bağzı şeyler” de düğümlenen hece hece hıçkırıklar.
İki, üç, beş cepheye bölünüp, karşı cephedekilere dev bir yanlışa bakar gibi bakan aynı kara gözler.
Bir çiçeği ezerken ezilen ama “ötekiler” veya “berikiler” denilince mermerden kürelere dönen kalpler.
Yalnız uçan kuştan, tek tük patlayan tomurcuktan, suyu kurumaya yüz tutan nehir yatağından, gövdesine sevdiği kızın adını kazıdığı ağaçtan, azalan ormanlardan ve Berkin’in kucağındaki ekmeğin buğusundan bahsederken aynı hüzünle gölgelenen yüzler…
Kim düşürdü bu kadar aynılığı birbirine? DHKP-C kime hizmet ederdi sahi?
“Kimler kazıyor evlatlarımızın kuyularını?” diye düşünürken Başbakanın sözleri çalınıyor kulağıma. Burak Can’dan bahsederken “DHKP-C militanları” diyor. Belleğimde bir isim çınlıyor: Mustafa Duyar. Sabancı suikastinin tetikçisi, DHKP-C militanı… Can Dündar’a başından geçenleri anlatacağını söyleyince, gerekli izinler alınmasına rağmen, o dönemin önemli bürokratlarından biri tarafından engellenen ve aynı bürokrat tarafından cezaevine nakledilen Karagümrük çetesi tarafından infaz edilen genç adam. O bürokrat Bakanlar Kurulu’nun önerisi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından üstün hizmet madalyası ile ödüllendirilmiş, Hakimler ve Savcılar kurulu üyeliğine kadar yükselmişti.
Herşey ne kadar pis kokuyor değil mi?
Arkalarına çocuklarımızın şiddete meyyal deli dolu karakterlerini takarak, siyaset sahnesinde dama oynayan efendiler, durun artık! Muhteris beyinlerinizi, oy oy diye atan kalplerinizi, alengirli vaatlerinizi, alakasız projelerinizi, kanlı tezgahlarınızı, yalanlarınızı ve entrikalarınızı yanınıza alıp, azar azar uzaklaşın. En dipten başlayarak kurutulması gereken bir bataklığa çevirdiniz siyaset meydanını.
Hepimizin gideceği bir yer var ama
Aynı toprağın, aynı havanın, aynı dağın çocuklarını birbirine düşman edenler, ülkeyi uygun adımlarla kaosa sürükleyenler; tek derdi siyatikleri olması gereken 80 yaşındaki nineyi, tek derdi alnındaki sivilcesi olması gereken ergenleri siyasi karuzata boğanlar, gün gelecek bugün debelendikleri çukurdan alınıp başka bir çukura indirilecekler. O gün gelmeden kendilerine gelsinler, zira o çukurda görülecek hesap bu dünyadaki seçim sınavlarına benzemez.
İlk Yorumu Siz Yapın