"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kurban Özgürleşmektir

Yıllarca hor görülmenin acısını, yetişecek nesillerin iz’anlarını kundaklayarak çıkarıyoruz. Abdullah Cevdet “yoktur şifa ümidi bu umman-ı hasteye” diyordu. Biz cemiyet olarak artık hasta olduğumuzun dahi farkında değiliz. Kurtulma telaşımız olmadığı için bir yılana sarılma azmini dahi gösteremiyoruz. Çırpınmadan boğulacağız.

Medya bir büyücü kazanı, bir darülaceze. Başımıza gelecek tüm felaketlerin senaryoları orada yazılıyordu. Hala da öyle. İlahiyatçılar asıl meseleleri unutup ekranlarda güncel konular etrafında yaygaralar koparırken, bir nesil daha “din” ile bilenlenmiş steril (modernist) neşterlerle iğdiş edilmek üzere ameliyat masalarına yatırılıyor. Birbirine düşman edilmiş, birbirine yabancılaştırılmış yeni bir nesil daha türetiliyor.

Öyle hassas noktalarımızdan yakalanıp kovalanıyoruz ki, mağaralarımızı terkettiğimiz için sevinirken, kamaşan gözlerimizden dolayı güneşi lanetleyebiliyoruz. Bize ait olan nice güzellikleri fil sürüleri gibi ezip geçiyoruz.

“Bayram” bu camdan avizelerimizden biri. Aklımızın tavanında hayli yer işgal ediyor. Yılda bir kere yakıyor kandilden ampüllerini ve ışığıyla şuurumuzu sızlatıyor.

Hayır, sorun avizede değil. Sorun onu tartamayan aklımızda veya sorun ona daha münasip bir yer bulamayan bulanık şuurumuzda.

İnsanlık tarihini avize çöplüğüne çevirip, kardeşi kardeşe düşüren çatlak sesleri susturmak mümkün değil ama o seslerin arasına karışan kimi duru öykülerin volümünü yükseltmek mümkün.

Örneğin, Truva savaşını kazanma cehdi ile kızı İphigeneia’yı kurban edecekken Artemis’in geyiği ile müjdelenen Agamemnon efsanesi ile, oğlu İsmail’i kurban etmeye razı olarak Allah’ın rızasını kazanma cehdi içinde olan İbrahim’in hikayesi arasındaki büyük feragat farkını idrak etmek mümkün. İbrahimi tecrübelerin Helen dünyasına verdiği cevaplardaki o derin hikmetlerin farkına varamadığımız için acı çekiyor olamaz mıyız? Nitekim, kızını kurban etmeye kalkışarak kadını kurbanlık koyun mesabesine indirgeyen ataerkil Helen zihniyetine karşılık, İsmail’ini İbrahim’e teslim ederek kadını “kurban sunan kadın” konumuna yükselten Hacer ana tasvirine ne kadar az dikkat edilir. İbrahim’in mücadelesi vurucu cümlelerle anlatılırken Hacer ananın fedakarlığı mütevazı satırlara sığdırılır. Buna rağmen bütün hacılar Hacc sırasında Hacer ananın serüvenine eşlik edip, onun serencamını tekrar etmeye devam ederler.

Diğer hikmetlere eğilirsek …

Agamemnon’un hikayesi argo tabirle “geyik” bir hikayeydi. Anadolu’yu işgal etmek için çırpınıyordu. Nitekim koç yerine geyik gönderilerek bir kızın canı kurtarılmış ve iştahlar dizginlenmişti.

İbrahim’in gayesi ise sadece Rabbin rızasını kazanmaktı. En sevdiği ile imtihan edilen İbrahim’in yüreğinde beşeri bir hırs yoktu. Put kırıcı peygamber olarak tarihe geçen bu büyük ruhun kendi putunu kırıp kıramayacağı merak edilmişti. İbrahim İsmail’in boynuna bıçağı dayarken kendi putunu imha ederek gerçek hürriyetin ne olduğunu çağlara göstermeyi murad ediyordu.

Ayette buyurulduğu gibi, “kesilen kurbanların ne kanları ne de etleri Allah’a ulaşmaz”. Ona ulaşacak olan şey kalplerimizde gizlediklerimizdir. Kurban ettiğimiz hayvan “içimizdeki hayvan” olmadığı sürece Rahman-ı rahimin huzurunda hiçbir yankı uyandırmaz. Velev ki o etlerle sayısız yoksulu besleyip, binlerce muhtaç insanın gönlünde taht kurarak ne kadar muhterem bir zat olduğumuza kendimizi inandıralım. İçimizdeki hayvanlar hayatta kaldığı müddetçe yeryüzündeki yoksulluğun da baki kalacağı muhakkak.

O halde kurban ne salt bir danayı boğazlamak sureti ile birkaç gün et ziyafeti çekmektir ne de sadece garip gurebayı üç beş gün için sevindirmektir. Kurban bunların hepsi ve ötesidir. Bir bayram neşesi içinde herhangi bir bağımlılığımızdan ve hırsımızdan sıyrılmak, adım adım, her yıl biraz daha ruhsal özgürlüğümüze yaklaşmaktır.

Ez cümle; “Kurban” mesajlarla, hikmetlerle, derslerle dolu bir ibadettir ve hiç şüphesiz diğer mukaddes kitaplarda olduğu gibi, Kur’an’da da vardır. Amacı da garip gureba ile empati kurmak kadar bizzat kendimizle de hesaplaşmak, aynamıza bakmak ve bağlandıklarımızdan teker teker sıyrılarak biraz daha özgürleşmektir.

Adilmedya.com

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir