"Enter"a basıp içeriğe geçin

Bizden size oy yok!

Kimi hatalar, hafızanıza yapışmış kalmış kirli hatıralar gibi bulaşır kalır biyografinize. Zihniniz, peyderpey aynaya düşüp ruh aleminizi bulandıran sarı solgun yanlışları kusup boşaltamaz ve siz, yaşlandıkca ağırlaşan bir kambur gibi hayatınızın sonuna kadar taşımak zorunda kalırsınız onları. İnatçı birer katır sineğidir hepsi, kovaladıkca geri gelir. Mahcubiyetin adıdır o yanlışlar ama diğer taraftan da beşer olmanın engellenemez karşılığıdır. Şaşırmak, akıl denen cetveli ara sıra şaşı gözlerle eğri büğrü yerleştirmektir hayat defterinin üzerine ve yanlış kelimelerin altını çizmektir. Geri dönüp okuduğunuz zaman günlüğünüzü içiniz burkulur, dudaklarınız bükülür ve kapatmak istersiniz o sayfayı.

Aslında bütün bu sancıların ilacı onlarla yüzleşmek ve kabullenmektir. O yanlışın davasını kendi gönül mahkemenizde yapıp sonuca bağladığınız zaman ve bedelini ödeyip hesabınızı kestikten sonra kendinizle de, çevrenizle de barışırsınız. Artık hesap verecek tek mercii vardır; Allah. Arkasında durduğunuz için yanlışlarınızın, içinde yaşadığınız cemiyet için de yanlış örnek statüsünden sıyrılıp tecrübeli insan payesini kazanırsınız.

Ne yazık ki kolay değildir bu imtihanı kazanmak ve yanlışların kabulü halinde tehcire uğrama veya toplumdan tecrit edilme endişesinden kurtulmak. Hatalarını, günahlarını kabul etmeyen insanlar onları yok sayarak, yani inkara yönelerek kendilerini savunmaya kalkışırlar.

Bu insan tipine de tahammül edilebilir ama öyle budala insanlar vardır ki, onlar devenin eğri taraflarını kabullenmez, biteviye onu düzeltmeye çalışırlar. Egosuna teslim olmuş kaypak kimlikler yanlışlarını savunurken, aklı ve vicdanı rafa kaldıran argumanlar kullanır; çoğu zaman ilahi kelamı, resulun sünnetini sabun yaparak alınlarındaki lekeyi silmek için çırpınırlar.

İşte Türkiye, geçtiğimiz günlerde bu destursuz kişiliklerden biriyle daha tanıştı. İnternetin bilinmediği ve bilgi akışının ışık hızıyla yarışmadığı dönemler, bu tür savrulmalar yani savunmalar için gayet güvenliydi. Artık her yanlış ifadenin, işkembeden atılan her bilginin istikameti anında tesbit edilebiliyor ve hedefine geri iade ediliyor.

Başbakanlığa Avrupalı gurbetçilerden sorumlu danışman olarak atanan Ali Yüksel’in bir söyleşisinde haremiyle alakalı sarfettiği sözler twitter isimli platformda öyle müthiş bir protestoyla karşılık buldu ki, sadece birkaç saat içinde bu sanal eylem Hürriyet Daily News gazetesinin internet sitesinden bütün dünyanın mahkeme-i irfanına sunuldu.

Poligamiyi peygamber sünneti olarak yorumlayan ve şimdilik 3 adet olan eş sayısını en yakın zamanda 4’e çıkaracağını ilan eden hızlı danışmana Başbakanlık erkanının Avrupalı Türklerle alakalı olarak ne danışacakları büyük bir merak konusu. Hiçbir mahcubiyet emaresi göstermeden haremindeki hatun sayısını ve arzuladığı kadın sayısını ikrar eden, daha da ileri gidip bunu bir hayır hasenat faaliyeti olarak sunan ve peygamber sünneti ambalajıyla süsleyen ilahiyatcı danışmana sadece kadın olarak değil, Avrupalı bir Türk olarak da ‘hayır’ demek ve bu ‘hayır’ı referandumda sandığa taşımak boynumuzun borcu olmuştur. Almanya’da İslam’ı haremiyle temsil eden birinin, Türkiye’de bizleri yine haremiyle temsil edeceği gerçeği bir tarafa, hanımına sadık kalamayan bir adamın memleketine nasıl sadakat besleyeceği sorusu da kafaları karıştırmaktadır. Başörtüsü yasağını kaldıracak, çatır çatır vergisini ödediğimiz lakin kapısından içeri sokulmadığımız binalarda bize bir yer ayıracak, halkın temsil edildiği her mekanda halktan biri olarak kendimizi temsil salahiyetine kavuşturacak diye oy verdiğimiz ama her geçen yıl biraz daha umut kestiğimiz partinin yaptığı bu son atama bardağı taşıran son damla olmuştur.

Ak parti en samimi emekdarlarını, yani kadın seçmenlerini daha fazla incitmekten vazgeçmeli ve derhal kadrolarındaki metresli isimleri teker teker ayıklamalı. Medyadaki aksi sedası olan kalemlere de başını çevirmeli ve bu zevat arasında da ciddi bir revizyona gitmeli. Muhafazakar medyanın önde gelen erlerinin şöförlerinin, çalışanlarının maaşını ödeyemeyen gazete binalarına her sabah taşıdıkları ve her akşam aldıkları çıtır gazeteci hanımların villalarda oturtuldukları haberlerini alıyoruz. Her sabah bir yenisi kurulan muhafazakar televizyon kanallarının reklam spotlarında ağırlıklı olarak kadınları görünce seviniyor ama aralarında bir tane bile başörtülü bulunmamasına hayret ediyor, bütün bu görüntülerle bize verilen mesajı ; ‘senin işin burada bitti. Hadi dön şimdi evine’ olarak tercüme ediyoruz.

Ezcümle; çok rahatsızız beyler ve sabrımız taştı… Bizden size referandumda dahi oy yok…

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir