Takip edenler bilirler… Uzun süredir ciddi şeyler yazmıyorum. Eskiden dikkatle okuyan, takdir ve tenkidleri ile ışık olan dostlardan gelen teşviklerin de ardı arkası kesilmiyor, sağolsunlar ama ülke gündeminin ağır baskısı, yaşadığımız ülkeye hakim pragmatik yozlaşma ve ümitsizlik sendromu motivasyonumuzu tüketti…
Diğer yandan, öyle mevzular var ki, onlardan -istesek de- kopamıyoruz. Bunlardan biri de “Kur’an’da başörtüsü ve tesettür”…
Bugün bir arkadaşımın diliyle güncellendi bu konu. Evelsi gün, bir başka arkadaşımla aynı eksen etrafında tartışdık. En azından iki haftada bir kere, herhangi bir kadının tahriki ile bu cidale sürükleniyorum.
Çünkü konu hassas ve heryerde konuşulamıyor, çünkü en reformist din adamları bile mevzudan itinayla uzak duruyor, çünkü Pandora’nın kutusu açıldı…
Kadınlar Kur’an’da varlığı veya yokluğu, çok aleni olmasa da, satır aralarından tartışılan, müphem bir telkinin hayatlarını şekillendirmesinden sıkılmış görünüyorlar. İlahi olduğu düşünülen bu telkinin daha çok eril ağızlarda yorumlanarak, cebirle sadırlarına tevdi edilmesi onların konuyu en azından bilinç altlarında sorgulamalarına yol açıyor.
“Ben Kur’an’da var olan veya olmayan bir emri, sırf erkekler istediği için yapmak zorunda kalmak istemiyorum. Bu konuyu kafamda netleştiremiyorum” diyor Almanya’da yaşan bir kadın. Bir diğeri Türkiye’de yaşıyor. ” Bana yardımcı olun” diyor. Sesi şikayet dolu. Bir başkası ” Ben olmadığına kanaat getirdim ama açarsam çevrem ne der?” diyor.
İnsanın annesini, babasını üzmek istememesini anlarım ama “çevrem ne der” endişesi, yaşanılan mahalle baskısının şiddeti hakkında ip uçları veriyor. Çünkü çevre sadece eş dost değildir. Çevre ait olunan mahalledir, ülkedir. Çevre ayeti yanlış meallendirerek, “Allah seni karına kızına çoban kılmış. Onları güdeceksin ve kızının kaşlarını almasına izin vermeyeceksin” diye cami kürsülerinden erkekleri kışkırtan aile huzuru düşmanları hoca bozuntularıdır. Çevre hepsidir. Çevremize uymamızı nasihat eden tek bir ayet yoktur ama Kur’an çevremize uyumlu yaşamamızı tavsiye eden ayetlerle doludur. Bunlardan biri de yine tesettürle ilgili gösterilen ayetlerin birinde geçer.
Yâ eyyuhân nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’rafne fe lâ yu’zeyne ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
yâ eyyuhâ : ey
en nebiyyu : nebî, peygamber
kul : de, söyle
li ezvâci-ke : zevcelerine, eşlerine
ve benâti-ke : ve kızların
ve nisâi : ve kadınlar
el mu’minîne : mü’min
yudnîne : sarınsınlar, örtünsünler
Aleyhinne : onların üzerine
min celâbîbi-hinne : cilbablarından
zâlike : işte bu
ednâ : en yakın, daha uygun
en yu’refne : tanınmaları
fe : böylece
lâ yu’zeyne : eziyet görmemeleri
Ahzap 59
Ayeti dikkatle tetkik edelim:
en yu’refne :tanınmaları
fe :böylece
lâ yu’zeyne : eziyet görmemeleri
Mümin kadınların tanındıkları için eziyet gördükleri bir toplumdan bahsediliyor. Tanınmaları ve bundan mütevellit eziyet görmemeleri için bir tedbir almaları tavsiye ediliyor çünkü alınması tavsiye edilen tedbir yöresel bir kıyafet olan “cilbab”. Bu ayet tesettürle ilgili değildir. Bu ayet direk çevreye intibakla ilgilidir. Eğer konu iffet ve kamuflaj olsaydı, cilbab değil, örtünmekle, kapanmakla ilgili zaten kullanılmış olan bir kelime, mesela “humur” kelimesi kullanılırdı.
Ayetin nuzul gerekçeleri de nitekim aynı istikamettedir.
Esbab-ı Nüzul’de Süddi’den nakledilen bir rivayette ayetin nuzul sebebi anlatılırken şöyle denilir:
“Medine evleri dardı ve içlerinde tuvalet, defi hacet edecek mekânlar yoktu. Dolayısıyla kadınlar defi hacette bulunmak üzere geceleri çıkar kırlarda defi hacet eylerlerdi. Medine’de bazı günahkâr (fâsık) erkekler bunların peşine düşer, onları ta’ciz ederlerdi. Daha ziyade cariyelerin peşine düşerlerdi. O zaman da hür kadınlar sokağa çıktıkları zaman üzerlerine bir üst elbise alırlar, cariyeler ise buna dikkat etmezlerdi. İşte bu fâsık erkekler sokakta üst elbisesi olan bir kadın gördüler mi ‘Bu hür bir kadın!’ deyip ona ilişmezler, üst elbisesi olmayan bir kadın gördüler mi ona sarkıntılık ederlerdi. İşte bu gibi davranışlar üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuştur.”
Cilbab’ın şekli ve şemali ile ilgili tasvirlere bakınca da, Tevrat’da tarif edilen ve günümüzde “peçeli siyah çarşaf” olarak hala radikal Yahudi kadınlar veya kimi müslüman kadınlar tarafından kullanılan dış kıyafet tarzını görüyoruz.
“Ah ne güzelsin sevgilim,
Ah sen ne güzelsin,
Peçen arkasındaki gözlerin güvercinler
Gilead dağının yamaçlarında yatan
Keçi sürüsü gibidir saçın”
(Tevrat, Süleyman’ın Neşideler Neşidesi Kitabı, 4. bab, 1. Ayet)
Bugün hala İsrail’de, özellikle Beyt Şemeş’ de siyah çarşaf giyinen ve bu tercihlerini “çarşaf Yahudi kadınların giyim tarzıdır. Müslümanlar bizi taklit ediyorlar” şeklinde savunan kadınlar vardır. ( https://youtu.be/k4kSmY5TIqk )
Bu bilgilerin ışığında toparlarsak;
Cilbab dönemin Yahudi kadınları tarafından giyilen yöresel bir dış kıyafetti. Müslüman kadınlara tacizden korunmaları için önerildi çünkü Müslüman kadınlar daha rahat kıyafetler giydikleri için Yahudi ve Hıristiyanların yoğun yaşadığı Medine’de (Ahzap suresi medeni bir suredir) tanınıyor, göze batıyor ve rahatsız ediliyorlardı.
Ne demiştik, “çevremize uymamızı nasihat eden tek bir ayet yoktur ama Kur’an çevremize uyumlu yaşamamızı tavsiye eden ayetlerle doludur”. Günümüzde de müslüman kadın, daha çok “tercih ettiği kıyafet tarzı”ndan dolayı müslüman olarak tanındığı için rahatsız edilmekte, hakarete hatta yer yer şiddete uğramaktadır. Cilbab dışında, kadın tesettürü için örnek olarak sunulan nur suresindeki tesettür ve davranış ayetlerine baktığımızda da, özde ‘karşı cinsi tahrik ederek iç huzuru baltalama’ tehlikesine karşı yapılan tavsiye niteliğinde tedbirler çıkar karşımıza. Bu ayetlerde de Allah kadınları ve erkekleri, birbirlerinin zayıf noktalarını kullanarak sosyal huzuru ve dayanışmayı bozacak hareketlerden men eder ve son tahlilde “edep örtüsünü kuşanın” çağrısında bulunur.
Çevreye uymak sakıncalı ama çevreye uyum; yani dikkat çekici, tahrik edici, giyim kuşam, davranış şekli ve mesajlardan kaçınmak İslam ahlakının en temel vasıflarından biridir ve gerçek tesettür de budur.
İlk Yorumu Siz Yapın