"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kır zincirlerini Türkiye!

Yoksul evlerimize düşen ateş, karanlık şatoların mutfaklarında vampirlerin şerefine verilen ziyafet hazırlıkları için ateş olmaya devam ediyor. Topuklarımıza sıkarken alınlarından kurşunlanan mayası bozuk zibidiler, silahlarını göğsümüze doğrultabilecek kadar sağlam siperlere sahipler artık. Kalbimize nişan alıp, İstanbul’un ortasında bebeklerimizin üzerine bomba yağdırarak İsrail’e hulus çakıyorlar.

Dişlerinden sızan kana salyaları karışırken;

‘Arkandayız İsrail! Senin gibi öldürüyoruz bebekleri! Ceplerimizde kafalarını kopardığımız barış güvercinleri ve kanlı eldivenlerimizle birlikte, ziyafet sofranda münasip bir yer almak için hazırız. Haydi tut elimizden ey ulu Manitu!’

diye histerik çığlıklar atıyorlar.

Ve birileri kirli parmaklarını kah çamura, kah kana banıp; teslimiyete, itaate davet eden ekseni kaygan, mantığı kaypak sloganlar yazıyorlar aklımızın sutunlarına. ‘Biz demiştik’le başlayan, ‘defterini böyle dürerler’ le devam eden ve ‘haydi şimdi barış şeytanla’ tavsiyeleriyle nihayete eren zorba telkinler üfürüyorlar kulak diplerimize.

Kazma kürekle düşmanı yurdundan kovan Türk insanını uysal koyuna çeviren işte bu yarım okka esrar etkisindeki asırlık telkinlerdir. Bütün sinirlerimizi aldılar, beynimizdeki cümle isyankar hücreleri iki tırnakları arasına alıp ezdiler, atalarımızdan miras cesaret genlerini iğdiş ettiler. Çalışamayan, üretemeyen, düşünemeyen, dünyada kendisine tahsis edilen alan bedeniyle sınırlı olan mumyalara döndük.

‘Düşmanın çok kuvvetli!’ dediler, inandık ve korktuk. ‘Sen çok zayıfsın, aslında sen bir hiçsin!’ dediler iman ettik, küçüldük. Canımızın çok yandığı zamanlarda gayri ihtiyari açılıveren gözlerimize bakıp; ‘Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin aslanım. Kendine zaman tanı’ dediler, ‘ha tamam’ diyip acımızı bağrımıza gömdük. Bütün reflekslerimiz köreldi, köreldi… Kör düğüm olup şehitlerimizin cenazelerinde çözüldük. Bağırdık çağırdık, ağladık sızladık, yalvardık yakardık ve bir sonraki şehit cenazesinde buluşmak üzere ayrıldık.

Ellindeki mızrağı dünyanın muhtelif yerlerine saplayıp kanını içen vampirlerin yüzlerindeki maske bizi kandırmasın artık. Haritanın kan sızan noktalarına iyi bakın. Oraları deşen mızrağın kabzasında hep aynı parmak izleri vardır.

Peki neler yapılmalıdır?

Herşeyden önce, Türkiye yaralarını sarıp, yıkıldığı yerden doğrulmalı ve başını yukarı kaldırmayı başarmalıdır. ‘Önce söylenene bakarız ‘laf mı?’ diye. Sonra söyleyene bakarız ‘adam mı?’diye’ lafını -Mevlana’dan bile gelmiş olsa- reddedebilmeli ve ona buna ödünç verdiği aklını geri alıp, başına toplamalıdır. Güçlü görünen zombilere, müslüman görünen mürtedlere, samimi görünen hainlere değil; kimden gelirse gelsin, kimin dilinden neşet ederse etsin; haklı söze, hakikate kulak vermeli, aklını ve vicdanını rehber edinmelidir.

Şiddet; icabında şiddet, dozajında şefkatle mukabele ederek yok edilmeye çalışılmalı; sürekli şiddetten olduğu kadar , luzumsuz şefkat gösterilerinden de sakınılmalıdır. Terörü besleyen ve yeri gelince sokağa süren ellerle artık tokalaşılmamalı, alınan kararlarda istikrarlı ve ısrarlı olunmalıdır. Orduyu yıpratmaya ve moralini çökertmeye yönelik bütün mahiyeti meçhul, hedefi malum entrikalardan vazgeçilmeli, revizyona tabi tutarken elini zayıflatacak girişimlerden çekinilmelidir. İstihbarat konusunda ABD gibi dış mahreçli birimlerle yapılan ortaklıklar gözden geçirilmeli, ‘müttefiklik’ gibi altı doldurulmayan birlikteliklere tevessül edilmemelidir.

Bütün bunlardan daha önemlisi ise; yaşanılanlar, yaşatılanlar, yazılanlar, söylenilenler unutulmamalı, hangi olayın hangi hadiseyi kovaladığı iyi takip edilmelidir. Biz eğer bunu başarabilirsek ancak, içimizdeki isyan kıvılcımını tutuşturabilir ve yeniden şahlanabiliriz. Ocaklarımıza düşen korları birer ateş topu halinde düşman inlerine yuvarlamak için ihtiyaç duyduğumuz kudreti, bir başka düşmanın insafına sığınarak sağlamaya çalışmaktan vazgeçer ve tek başımızda ayakta durabildiğimizi farkederek yeniden kendimize güvenebiliriz.

Daha güzel bir gelecek, daha bağımsız bir Türkiye’nin bağrında filizlenebilir. Öyleyse; Kır zincirlerini Türkiye!

http://habertaraf.com/yazarlar/3653.html

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir