"Enter"a basıp içeriğe geçin

Komplo mu yoksa, komple riyakârlık mı?

Günlerdir gözlerimizin önünden geçirilen fotoğraflar psikolojik rotamızı şaşırtabilecek kudrette. Hep aynı kartpostallar, siyah beyaz suratlar, zevksiz bir resim kolleksiyonu. Sakalını sıvazlayıp besmele çektikten sonra objektiflere sırıtıp “3 karım var, sana ne!” deyu dil çıkaran yeşil sermayenin devlerinden bir devin, cebi dolu yüreği boş Hacı amcasını sineye çekmiştik ki, bir başka hacı dedemiz çıktı sahneye. 14 yaşında bir yavrucağa tecavüz iddiasının kırışmış alnını siyaha boyadığı 78’lik ihtiyar, yürüyen bir mezar taşı gibi adliyenin merdivenlerini güç bela tırmanırken, kartel medyasının halimize kahkahalarla gülmekten kaskatı kesilen çehresi düşüyor önümüze. Benim canım ciğerim, pek bir imanlı gazetecim, medya prenslerim soluk soluğa muteber(!) kalemşörleri için savunma metni hazırlamaya soyunuyorlar alelacele. Komplo, düzmece, yalan dolan, iftira kelimeleri sıralanıyor, dedemiz yıkanıp yağlanıyor ve olayın üzerine kalın bir çarşaf atılıyor. Keskin dişleri artık dökülmüş ama malum performansından hiçbirşey kaybetmemiş olduğu anlaşılan dedemizin geçmiş yıllarda da liseli bir kıza gönlünü kaptırıp sayfa sayfa romanlar döşendiği, bir başka gonca uğruna yıllardır evli olduğu karısına kapıyı gösterdiği de unutuluyor, unutturulmak isteniyor ama unutmayanlar da var işte… Unutamayıp da iç geçirerek, “acaba?” diyenler de var….

Olay gerçekten bir komplo olabilir. Çirkin bir iftira, kişisel bir hesaplaşma olabilir. Suçu henüz kanıtlanmamış herkes masumdur diyelim ve dedemizin bu son skandalını da bir kenara itelim. Bizim şu aşamada asıl sormamız gereken soru da zaten dedemizin suçlu olup olmadığı değil. Şarjörü boşaltılmış bir tabanca gibi sadece korkutan, kızdıran, küfreden ve kimin oyuncağı olduğu belli olmayan bir gazetenin, İslam’ın savunucusu, müslümanların sesi olmak iddiasıyla hareket eden bir gazetenin, neden ve niçin sicili bozuk bir şahsiyete yıllardır köşe tahsis ettiği sorusu kafalarımızı meşgul etmelidir artık. Evet artık bu müzekkerlerin bilinç altlarının röntgenini çekme vaktidir. Artık aynayı uzatma, kendi gerçekliğimizle hesaplaşma, soru sorma, muhasebeye dalma vaktidir.

Bittabi, bizim camia, nasıl bir erkeğin 3 kadını aynı eve sığdırmasını yadırgamıyorsa, başka bir adamın kendisine ömrünü vakfetmiş karısını boşayıp torunu yaşındaki bir tazeyle gerdeğe girmesinde de hiçbir sakınca görmemekte ve hatta bu tip adamların şişmiş egolarının takdir ve tazimlerle serpilip semirilmesine zemin hazırlamaktadır. Değilmi ki Allah resulu çok evlenmiştir ve bu evliliklerinden birini dokuz yaşında bir kızla yapmıştır. O halde çok evlilik sünnettir ve çocuk yaşdaki kızlarla evlenmek mubahtır ve hatta bir takım, uçkurunun selameti için ilahi kelamdan fetva koparmak namına her türlü entrikaya başvuran, her türlü safsatadan medet uman zihinler için sünnet bile olabilir.

Oysa, her kamil zevk bir fethin mukafatıdır. Çile ister. Siz hangi çileye göğüs gerdiniz, hangi cephelerde kılıç kuşandınız, hangi irşad vazifesini icra ederken taşlandınız? Resulullahın çileli, zorlu, zelzeleler ve zaferlerle dolu hayatındaki mücadelelerinden hangisini verdiniz? Sünnet olarak algılanıp uygulanması elzem olan onca fiili, fikri ve zikri muharebeyi unutup da meselenin zevk ve şehvet kısmına motive olmak hastalıklı bir bünyenin takıntısı yada şark kurnazlığı değilse, İslam’ı yıpratmak gayesiyle yapılan kasıtlı bir saptırmadır. Ve bu rezalet yıllardır uygulanmaktadır. Öylesine müzminleşmiştir ki durum, bugün yaşadığım ülkede (Almanya) her üç Türk erkeğinden birinin -gizli ya da alenen- imam nikahlı ikinci bir eşi vardır. Bu cahil cühela zevatın kendilerini savunmak için İslami argümanları kullanmaları samimi müslümanların tahammül sınırlarını zorlamaktadır.

Bunları okumak bir çoğumuzun sinirlerini geriyor yada içini acıtıyor olabilir Yazıyor olmak, yazmak zorunda kalmak da bu kaleme çok ağır geliyor lakin, yazmasaydım çıldıracaktım… Belli ki sırtını eklektik bir İslam anlayışına dayayan bu taassubun ceberrutunu yıkabilmek için kalemi balyozlaştırmak bir zaruret. Her türlü çılgınlığı erkeklerine yakıştırırken, bacak bacak üstüne attı diye başörtülü hanımlarını kendi elleriyle çarmıha geren bir cenahın kadim bir ferdi olarak hanım hanımcık uslubumu koruyamadığım için beni affedin. Beni affedin, çünkü fitratımın doğal bir yansıması olan süslenme ihtiyacımı olmadık yorumlar, saçma sapan itirazlarla yasaklayan; estetizmle, teşhirciliği aynı kapta harmanlayıp hemcinslerimi kafeslemeye çalışan; convert ayakkabı giydi diye bir kızın aleyhinde hararetle atıp tutarken, hayatları topuklarında başlayıp göbek çukurlarında biten adamları bağırlarına basan beyinler nazarımda yumruklanmayı hak ediyorlar artık, nezaketle sorgulanmayı değil.

Evet muhterem beyler, sizlere sesleniyorum! “İçimizdeki çürükler yüzünden hepimizi yargılayamazsınız!” gibi klasik karşı koyuşları duyar gibiyim. Ama olmuyor artık, etkili olmuyor bu ifadeler. Bir sepet elmanın heba olması için sepette tek çürük elma bulundurmak kafidir. Şekil a’da görüldüğü üzere, öyle zararlı hale geldiniz ki, ölüm bile istemeyecek sizi. “İslam’a bir zarar geleceğine, Allah canımı bin defa alsın” (Hüseyin Üzmez’in eski bir röportajından alıntıdır) gibi sloganlarınız ilahi huzurda bir cevap bulmayacak. Zira, sizi ölüm bile istemeyecek. Azrail burnunu tutarak yanınıza yaklaşacak belki. Belki, toprak bile tiksinerek itecek bedeninizi.

Basın kuruluşlarının önde gelen patronları, abileri, amcaları, ağaları, beyleri… Neden hariminizi onurumuzun enkazı üzerinde ud çalan, şarkı söyleyen, karşı cinsle cilveleşen bu seyyah sefahate kapatmak yerine, günahlarınızı örtbas etmek yada kirlilerinizi aklamak telaşındasınız? İstihdam ettiğiniz daha kaç er kişinin işledikleri cinayetlerden aldıkları komisyonlarla cezasız kalan hıyanetlerinin tadını çıkarmalarına göz yumacaksınız?

“Paris’li kadını Fransız romancı, Fransız modacı ve Fransız gazeteci yarattı” diyor Nordau. Müslüman kadınımızın romancısının hali ortada. Modacısı malum… Gazetecisi ise sizlersiniz. Convert ayakkabılı, dar pantolonlu ama başörtülü kıza karşı duyduğunuz öfkeyi dizginleyin bari, ne dersiniz? O zemberekli bebek sizin eseriniz…

(timeturk.com sitesinde yayınlanmıştır)

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir