Hersey dogumla baslar. Hickimse dünyaya gelmeyi isteyip istemediginizi sormaz, dogarsiniz. Isminiz, soy isminiz, diliniz, dininiz gibi hayatinizin sonuna kadar tasimak zorunda kalacaginiz mühim ayrintilarin tümü baskalarinin tercihidir. Biraz büyüyünce okula gönderilirsiniz. Hickimse ne ögrenmek istediginizi sormaz. Ögrenmez, ögretilirsiniz.
Ailenizin mutlu bir gününde gelmis ve bir baska aile dostunuzu mutlu etmek üzere paketi acilmadan kaldirilmis hediyelikler, sadece misafir geldiginde kullanilmak üzere siralanmis kristal vazolar, duraleks ve arcapol yemek takimlari, hicbir zaman ne ise yaradiklarini anlamadiginiz ama annenizin hassasiyetini göz önüne alarak, biraz da kiyamadiginiz icin dokunmadiginiz biblolar, süs esyalari, cicili bicili edevatlarla hinca hinc doldurulmus devasa vitrinin bosta kalan bölümlerine yerlestirilmis kitaplardan mütesekkil bir kütüphaneye sahip bir evde acmissaniz gözlerinizi hayata, dünya nufusunun sansli azinligina dahilsiniz demektir. Beyninize dercedeginiz bilgilerden bir miktarini kendi tercihleriniz istikametinden tesbit etme imkanina sahipsinizdir.. Okudugunuz her kitapla biraz daha icinizdeki bene yaklasir, kendinize temas eder, ya irkilir iteler ya da sever sevisirsiniz. Okuyabildikleriniz bittigi zaman milli kütüphanenin yolunu tutar, ödünc kitaplari beyninizin raflarina yerlestirir ve sahiplenirsiniz.
Buna mukabil, evin bir odasinin kitaplara ayrildigi, hic de mütevazi sayilmayacak bir kütüphanede büyümek, serpilmek lutfuna mazhar olanlar arasindan cikar en isyankar idrakler. Babanizin „oku!“ emri vakisi hayatiniz boyunca birakmaz pesinizi. Okumak istemeseniz de okursunuz, cünkü bebekliginizden itibaren yalanci emzik misali kitaplar dürtülmüstür cok konusan bünyenize, anneciginizin kafacagizini ütülediginiz her degerli vakitde, susturulmak niyetiyle.
-Anne bizim niye televizyonumuz yok?
-Kitabini oku!
Okursunuz cünkü baska yapacak isiniz yoktur… Birgün gelir okuduklarinizla yasadiklarinizi sorgulamaya baslarsiniz. Tercih sansinizi gasbetme sirasi kitaplardadir, üstelik okudugunuz kitaplarda. Okulda ögrendikleriniz, yetisdiginiz camiada önünüze sürülen krtiterler, kiymetler, deger yargilari, vesaire ve kitaplardaki dünya. Kitaplarin büyüleyici, cezbedici, sürükleyici, silkeleyici dünyasi. Babanizin belkide, daha iyi sartlarda yasamaniz, iyi bir egitimle, bir kariyer sahibi olarak, itibarli ve refah seviyesi yüksek bir hayat sürmeniz icin verdigi „Oku!“ direktifi sizi zamanla cemiyetin atil bir hücresi psikolojisine dücar kilar ve siyirir cevrenizden. „Ben bunu degil, sunu ögrenmek istiyorum; bu sekilde degil, söyle yasamak istiyorum; suna degil, suna inanmak istiyorum“ deyu gerdiginiz zaman anarsist bir ruhla gögsünüzü ve kaldirdiginiz zaman kafanizi gökkubbeye, felegin aci sillesi iniverir suratinizin orta yerine. „Itaat edersen kabul görürsün, isyan edersen yalniz kalirsin“ diye konulur son nokta. „Sehzadelerin karsisinda yollar ikiye ayrilir“ der Cemil Meric. Iste burada tercih sizindir… Kendiniz olmak mi? Ne mümkün? Namümkün!
İlk Yorumu Siz Yapın